Türkiye’nin geleceği, siyasette daha çok ‘etkin’ ve ‘doğru’ kadının varlığına, kadınların eşit ve güçlü temsiline ve sesine bağlı. Türkiye’nin kader seçiminde, bu gerçek bir kez daha önümüze çıktı ve ne..
Türkiye’nin geleceği, siyasette daha çok ‘etkin’ ve ‘doğru’ kadının varlığına, kadınların eşit ve güçlü temsiline ve sesine bağlı. Türkiye’nin kader seçiminde, bu gerçek bir kez daha önümüze çıktı ve ne yazık ki bu kez durum çok daha vahim! Çünkü Cumhuriyet kadınlarının karşısında, bu kez “Kadın hakları pahasına büyüyen” bir ittifak var! HÜDA-PAR ya da bildiğimiz adıyla Hizbullah ve Yeniden Refah Partisi desteğiyle seçime giren Cumhur İttifakı kazandığı taktirde, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin başında, siyaset tarihinin en ‘aşırı sağ’ ittifakı olacak. Kadınlar, tehlikenin farkında mı? Daha geniş bir perspektifle soruyu tekrarlayalım; “Kadınlar olmazsa olmazımız” diyen sözde kadın hareketi savunucusu siyasi partiler durumun vehametinin farkında mı?
Bütün bu ahval ve şerait içinde; yaşadığımız coğrafyadan Meclis’e mutlak surette etkili ve sesini duyurabilecek kapasitede kadın siyasetçiler göndermemiz şart. Çünkü, Cumhur İttifakının olası bir zaferinde; canımız pahasına korumak zorunda olduğumuz 6284 sayılı “Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesi Hakkındaki Kanun” tekrar tartışmaya açılacak. Çünkü, ittifakın pazarlık konusu bu kanundu ve kapalı kapılar ardında kaderi çoktan tayin edildi! Bu tehlikeli gidişata sadece ve sadece kadınlar ‘tüm samimiyeti, tüm gücü ve içtenliğiyle’ DUR diyebilir!
Tehlikeyi biraz daha somutlaştıralım;
YRP Lideri Fatih Erbakan’ın ittifaka katılma koşulları arasında; kadına karşı şiddetin önlenmesi ile ilgili düzenlemeleri içeren 6284 sayılı kanunun kaldırılması, toplumsal cinsiyet eşitliğine ilişkin düzenlemelerden vazgeçilmesi ve İstanbul Sözleşmesinin iptalinin TBMM’de onaylanması vardı. Kabul edildi!
Buraya hemen bir parantez açmak istiyorum; Bir siyasetçi, bir adam, bir insan, yaşadığı toplumda kadınların can güvenliğini koruyan bir yasayı nasıl pazarlık konusu yapabilir? Aklım almıyor! Vicdanım kanıyor! İsyanım içimde düğüm düğüm oldu! Bu kanunun varlığını tartışmaya açan bir insanın, değil iktidara aday bir ittifak içinde, Türk siyasetinde dahi olmaması gerekiyor. Böyle bir insanın konuşabileceği tek bir platform bile bulamaması gerekiyor! Bu insanın Atatürk’ün Cumhuriyeti’nde yaşamaması gerekiyor. Tehdit değil, tespit… Dikkatinizi çekerim!
Sıra geldi HÜDA-PAR’a! Hizbullah’ın siyasi arenadaki yansımasına!
Nedir bu Hizbullah? Haber bültenlerinde izlediğiniz gibi yalnızca Diyarbakır Emniyet Müdürü Gaffar Okkan’ı katleden ya da Konca Kuriş’i domuz bağı ile işkence ettikten sonra diri diri villanın zeminine gömen bir terör yapılanması değil Hizbullah! Binlercesi var! Takarof silahlarla özellikle arkadan tek kurşunla ya da satırla vurarak öldürmeyi “imza” eylemi olarak kullanan bir terör örgütü bu!
Bunlar şimdi Atatürk’ün kurduğu Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin ‘idare’sine talip öyle mi?
Mantığınız alıyor mu gözünüzü seveyim?
Bunlara yol veren, yol açan, göz yuman, “bir kereden bir şey olmaz” diyen kim varsa, hangi hareket, hangi siyasi parti, hangi örgüt, hangi gazeteci, hangi sözüm ona düşünce insanı varsa, lütfen edebiyle terk etsin bu ülkeyi…
Geri kalanlara gelince! Susan dilsiz şeytandır arkadaş! Özellikle kadınlara sesleniyorum! Özellikle siyasi partilerin liderlerine, onların illerdeki lobilerine (!) milletvekili aday listesini belirleyen zat-ı muhteremlere sesleniyorum! O listelere ne kadar kadın aday koyarsanız, o kadar ‘ak’lanırsınız! Bu memleketin bugün Hizbullah ile seçime gidiyor olmasında, sadece iktidardakilerin suçu yok, beceriksiz muhaliflerin de aynı oranda vebali var! Bir zaman birilerinin dediği gibi “taraf olmayan, bertaraf olur” Ona göre!
Kadından yana, insanlıktan yana, cumhuriyetten, özgürlüklerden, demokrasiden ve her şeyden önce Türkiye’de yana tavır göstermek zorundasınız! Mecbursunuz. Her listede en az bir kadın adayın ‘seçilebilir’ yerde aday gösterilmesini istiyoruz. Bunu Türk kadınına borçlusunuz! Bunu Atatürk’e borçlusunuz.
Selda Öztürk
YORUMLAR (İLK YORUMU SİZ YAZIN)