xbodrum
xb-banner-2025
Yazarlar

Üç Çocuk, 16 Mahpus, Erdal Eren…

O zaman da AKP Genel Başkanı olan Recep Tayyip Erdoğan’ın en az üç çocuk telkini üzerinden 18 yıl geçerken, ölüm üç çocuğa Pendik’de uğradı. Üç rakamı Müslümanlar için özel mana taşır. İslam’da; “Allah’ın hakkı üçtür” mesela.

Üç Çocuk, 16 Mahpus, Erdal Eren…

Ayhan Karahan

O zaman da AKP Genel Başkanı olan Recep Tayyip Erdoğan’ın en az üç çocuk telkini üzerinden 18 yıl geçerken, ölüm üç çocuğa Pendik’de uğradı. Üç rakamı Müslümanlar için özel mana taşır. İslam’da; “Allah’ın hakkı üçtür” mesela. Bu üçlü de Allah’ın; “İlim, irade ve kudret” vasıfları vardır. Aslında odada dört çocuktular. Muhammet biraz daha büyük (11 yaşında) olduğu için, kurtulabildi sanırım. Daha küçükleri 9 yaşındaki Cennet, 5 yaşındaki Zülfikar ve 2 yaşındaki Özden ağabeyleri kadar şanslı değildi. Çocukların annesi olan Selvi Sepetci’nin, 2025 doğumlu diğer çocuğu Ela Nur Zurnacı’yı tedavisi için Kartal Eğitim Araştırma Hastanesi’ne götürdüğü için olay sırasında evde bulunmadığı tespit edilmiş. Zaptı böyle tutmuşlar. Çocukların babası ise sabıkalı adli tutsak. İmdada yetişme olanağı yok yani. Aynı gün içerisinde Pendik’de 16 yaşındaki MESEM’li Alperen Uygun çalıştığı inşaatın 3. katından düşerek öldü. Hilal Aktepe, dört yıl önce boşandığı Necip Savaş Demir tarafından 4 çocuğunun gözleri önünde öldürüldü. Pendik son yerel seçimlerde AKP’de kalan nadir İstanbul ilçelerinden olmakla beraber, sorunları çok da ülke gerçekliğinden öte de kalmamış. 18 yıl öncesinin AKP  Genel Başkanı Erdoğan; “Üç çocuk” demişti. 18 yıl sonra da AKP’nin aynı Genel Başkanı halen; “Üç çocuk” diyor olsa gerek. Şimdi üç kardeş Cennet, Zülfikar ve Özden Pendik Mezarlığı’nda uyuyor.

Bugün ülke namuslu insanlarının mühim bir direniş abidesinin idamının 45. yıldönümü. Kenan Evren yaşını büyüterek astı yoldaşımızı. Erdal Eren 45 yıl öncesi idamının arifesinde; “Zavallı ve çaresiz biriymiş gibi ardımdan ağlamanız beni yaralar. bu konuda ne kadar güçlü, ne kadar cesur olursanız, beni o kadar mutlu edersiniz” demişti. Mutlu ol Erdal Eren. Sayesinde iktidar olanlar leşine dahi gidemediler seni idama gönderen diktatörün. Biz halen güçlüyüz ve haklıyız. Senin, bizim ideallerimiz yaşama geçse idi; Cennet, Zülfikar, Özden şu anda çocuk parkında oyunlardan oyun beğeniyor olurlardı. Çocuk gelin diye uğursuz bir kavramla tanışmazdı bu kadim topraklar. Mümkün müydü bir erkeğin ulu orta kadın öldürmesi? Seni astılar, dalları kırıldı ağaçların. Darağacı oldu yaşam kadınlara, çocuklara. Zayıf olanı hedef belledi muktedirler. Kadınlar ve çocuklar bu sebepten en talihsiz döneme denk düştü. Kadına, tecavüzcüsü ile evlenme seçeneği sundular. Çocuğunda hep rızası vardı istismarda. Çocuk, çocuk değildi onların nezdinde. Senin yaşını büyüten anlayış iktidarda anlayacağın halen. Dün Ensar vakıflarındaki tecavüzcü sapkınlık, bugün TBMM içerisinde çocuk çalışanı hamile bırakıyor.

Erdal can senden bu yana çok kadersiz çocukluk üretti zulmün iktidarı. Çocuk işçilik, çocuk gelin, suça bulaşmış çocuk… Çocuktan sevgi büyütmek, şirin bir kaydırak oynamak varken… Savcılığından emin olamayanlar, iddinameler hazırladı. Hakimler hüküm kurdu. Hep bu işleri korkarak yaptılar. Şu anda 16 kardeşin niye tutsak biliyor musun Erdal canım? MESEM zulmü ile kardeşlerin ölmesin diye mahpustalar. Sen hep 17 yaşında kaldın ya bizde. Kusurumuza bakma. Bizlerde 17 yaşımızı aşamadık. Halen uslanmıyoruz, teslim olmuyoruz.

Üç çocuk. Ne ifade eder? Pendik’te yanan üç kardeş. Baba tutsak. Anne hastanede. Kağıt toplayıcı kardeşler, yanan kağıtlar içerisinde yanarak ölüyor. Devletten bir tespit geldi. Yanarak ölmüş üç çocuk. Aferin sana devlet. Erdal Eren yaşıyor olsaydı sen böyle rapor tutamazdın ey … Erdal Eren’in boynundaki ilmek katledilen kadının son nefesidir, tecavüze uğrayan çocuğun çığlığıdır, MESEM kurbanıdır, sokakta katline ferman okunmuş köpektir, Akbelen’de zeytine sahip çıkıştır. 45 yıl önce bugün asılan daha 17’sideki Erdal’ımız değildi. Cennet’in, Zülfikar’ın, Özden’in çocuk bedeni 45 yıl önce bugün kömüre çalmaya başlamıştı esasen. 3 çocuğa yaşanası bir ülke kurmasın diye o ilmek Erdal Eren’in boynundaydı. O kahrolası ilmek olmasaydı, MESEM cinayetlerinde katledilen 86 çocuğun sevinç çığlıkları halen duyuluyor olacaktı belki de bu bereketli topraklar üzerinde. 18 yıl öncesi, “Üç çocuk yapın” seslenişi de kesinlikle duyulmayacaktı o ilmek boynumuza geçirilmemiş olsaydı. Yani ne kimse bu kadim topraklar halkına, “Üç çocuk yapın” diyebilecekti. Ne de üç kardeşin, sabah kağıt toplamaya gidecek üç çocuk bedenin ardından; “Gereken her şey yapılmıştır” diyebileceklerdi. “Çocukların canı sermayeye pazar olmasın” diyen 16 genci mahpusta tutan da, 17’sindeki Erdal Eren’imizin boyuna ölümcül ilmeği geçiren de,  Pendik’de üç kardeşin bedenini tutuşturan da esasen aynı ölümcül el.

Bodrum’un bir hafızası var. O sebepten birazdan Erdal Eren’in muhteşem anısını kentin en görünür yerine nakşedecek. Bodrumlu bilir ki; MESEM ölüm tezgahına meydan okuduğu için, mahpusluk yaşayan 16 civan genç ile tutsak edilen kendisidir. Pendik’de yanan üç çocuk ile yanan esasen aynı zamanda Bodrumlu’nun ciğeridir, yüreğidir. Biz o ölümcül eli Bodrum’a ilişkin kararnamelerden,” ÇED’e gerek yok” paçavrasına imza atışından, beton rantı için ormanımızı tutuşturuşundan, Akbelen’de zeytine katline ferman çıkarışından ve daha nicesinden tanır Bodrumlu o eli… O sebepten Bodrum’da bugün günlerden; “Erdal Eren, 16 mahpus genç, üç kömüre dönüşmüş çocuk beden.” Bugün günlerden en acılı zamanımız. Erdal Eren; “Zavallı ve çaresiz biriymişim gibi ardımdan ağlamanız beni yaralar” demişti ya. İşte onu yapmayacağız.

YORUMLAR (İLK YORUMU SİZ YAZIN)

ÜYE GİRİŞİ

KAYIT OL