Yazarlar

EDERLEZİ

Bugün 8 Nisan yani; “Dünya Romanlar Günü.” Öyle mi? Duysun dağlar, taşlar, gökte uçan göçmen kuşlar, toprak, güneş, sonsuz hayat… Bir halk mecburi sürgüne tabi tutuldu. Bu defa çok kalleşçe..

EDERLEZİ

Bugün 8 Nisan yani; “Dünya Romanlar Günü.” Öyle mi? Duysun dağlar, taşlar, gökte uçan göçmen kuşlar, toprak, güneş, sonsuz hayat… Bir halk mecburi sürgüne tabi tutuldu. Bu defa çok kalleşçe planlandı sürgünle sonlanan süreç. Kentsel Dönüşüm adı altında esasen neyi dönüştürdükleri çok belli, bir adım atmakla kalmayıp alelacele uygulamaya geçirdiler acımasızlığı, vicdansızlığı… Evet beylerin acelesi vardı. İkna olmayanları sille-tokat attılar sıcak yuvalarından. Romanlar ya da Çingeneler çabuk fark ettiler bunun bir “rantsal dönüşüm” projesi olduğunu. Ama devletle mücadele edecek denli de güçleri yoktu henüz. Hukuk, eleğin aşağıya düşürdüğü bu insanlardan yana karar verdi. Ama iktidar dinlemedi ve bağırta bağırta o sıcak ocaklardan kopardı onları. 80 yıldır anılarıyla, düşleriyle, aşkları ile, acıları ile yaşadıkları Gaziosmanpaşa’nın Sarıgöl Mahallesi’nden koparıldı yüreği yaralılar.

Tezgahın çözümlenmesi çok da zor olmasa gerek. 6306 sayılı Afet Riskli Yapıların Yenilenmesi Hakkında Kanun ile kentte afet riski taşıyan alanlar belirlenip, sağlıklı ve de yaşanılabilir hale getirilecekti. Bu devletlü yürek titretir, göz buğulandırır. Ne kadar da şefkat doluymuş ve düşkünmüş vatandaşına. Özellikle de esmer tenli olarak nitelediklerine. Oysa bilmiyor ki; sol memenin altındaki cevahirde depremi her daim yaşamakta esmer tenliler. Sarıgöl’de rantsal dönüşüm operasyonu ile yapılan dairelerin en ucuzu 4 milyon TL. Hangi Çingene ödeyebilirdi bunu?

Çingenenin dirisini geçiniz, ölüsü dahi sorun. Beylerin göz zevkini bozuyor diye Sarıgöl’deki Çingene Mezarlığının duvarlarını yükselttiler. Öyle ya; Çingenenin dirisi de bela, ölüsü de… Bir dönemin Çevre ve Şehircilik Bakanı, şimdiki dönemin ise İstanbul kaybedeni Murat Kurum da; “Romanları düşünüyoruz. Mağdur etmeyeceğiz” derken göz kaçırıyordu. Romanlar o göz kaçırmalarını iyi tanır. Ama Romanlar 31 Mart İstanbul seçimlerinde, Murat Kurum’dan göz kaçırmadılar. Kurum kurum kurularak ettiği sözün üzerine de söz söylediler ol birlik. Çingene; Elif, Lam, Mim’den anlamadığı gibi, takmaz da fiziğin ötesini. Onlar ahireti, toprakla buluşturmuştur, evvel zaman içerisinde. Papazlar, hahamlar ve imamlarla pek de araları yoktur. Öteki görülmeleri bir miktar bundan da kaynaklanabilir.

Yugoslav yönetmen Emir Kusturica’nın Çingeneler Zamanı filmi, sinema dünyasında ve sanatseverlerin gönlünde sıcaklığını yitirmiş değil. Bunda en önemli pay; yönetmen ustalığında, senaryo kurgusunda, oyuncuların performansında, çekimlerin büyüleyiciliğinde… Ama bir o kadar da filmin müziği etkili olmuştur. Goran Bregoviç’in; “En muhteşem icadım” dediği Ederlezi türküsü; halen sokaklarda kulak tırmalar, duygu okşar, yürek yaralar. Tabi eserin bir başka özelliği de sinema tarihinin tamamı Çingenece çekilen ilk filmi oluşuydu. Ederlezi’nin, Türkçe karşılığı Hıdırellez. Yani 6 Mayıs. Ama türküde Ederlezi’ye sitem var. “Ah Ederlezi niye geldin bu sene. Bilmez misin yetim buradaki kızlar” der acının kader biçildiği çocuklar. Çingeneler Zamanı filmi, Sarıgöl Mahallesi’nde Romanlar’ın evleri başlarına geçirilmeden 30 küsur önce yapılmıştı oysa.

Müzik Çingenelerin hayata dair en vazgeçemeyeceği uğraşıdır. Söz gelimi Flamenko, Çingenelerin; uğradıkları haksızlıklara, ezilmişliklerine, bir başkaldırısı, bir çığlığı, bir ağıtı ya da ironik bir biçimde dalga geçmesidir. Flamenko, Endülüslü Çingenelerin icadıdır. Flamenko bir tarafa söz susmuştu ve sessizdi Sarıgöl. Sessiz sinema olurdu belki de, müzik olur muydu? Sessiz sinema derken, Çingeneler Zamanı asla sessiz oynanamazdı. Çünkü o film Romanlar’ın, beyaz perdeye düşen yeryüzündeki en muhteşem sesi oldu. Sessiz oynanamazdı. Film demişken; Ağır Roman, Eşkıya filmleri de ağırlıklı olarak Sarıgöl Mahallesi’nde çekildi. Çingeneler Zamanı’nın müzikali (Kumbara Görsel Sanatlar Tiyatrosu sahnelemişti) 2019’da Herodot Kültür Merkezi’nde Bodrumlular ile buluşmuştu. Tıklım tıklım salonda oldukça duygusal bir iletişim ve etkileşim oluşmuştu sahne ile izleyici arasında. Oyun bitiminde koltukta mıhlanıp kalanın sadece kendim olmadığını fark ettiğimde Bodrum’un aslında biraz Roman, Romanlar’ın da biraz Bodrumlu olduğu fikriyatına kapılmıştım. Romanlar da yukarıdan aşağıya dayatmayı ve beton imparatorluğunu bizler gibi sevmemişler ve boyun eğmemişlerdi. Elbette sadece bu değildi.

Çingeneler ihtimaller kuramazlar içlerindeki tepelere. Ancak yaşama sevincinden asla vazgeçmezler. Çünkü türküleri de, küfürleri de çıplaktır onların. Yanaklarında çöl yanıklarının izini taşırken, gözleri serin yaylalardadır. Deli fişek bir medeniyetin çocukları oldukları için yürek mazgalları korkuya geçit vermez. Bazen prangalı yürüyüşleri, baygın bir ruhu da misafir etmiyor değil. Kırık takunyalarla yürüyen kadın Çingenelerin, hiç gidilmemiş bir köyün nefesini düşledikleri de rivayet olunur. Pınarlar kururken; daldaki susamış kuşlara takılır gözleri ve kelimeleri kanar. Yine yuvasını bulamamış yavru kırlangıcın çığlığı ve telaşı, en acımasız hüznü onların yarası kapanmaz yüreğine iliştirir. Bacası tüten yuvadan muafiyet, onlar için değişik bir durum değil elbet. Demokratik paket olsun ya da açılım ile çok fazla ilgilenmezler. Hayatın sahtekar, polietika (iki yüzlü) tarafına denk geldiğini bilirler bu tezgahın… Onların kartondan mukavvaları var. Ya üzerine yatarlar, ya da paraya tahvil edip satarlar.

Gözü dönmüşlerin, “Kentsel dönüşümü” Roman sokak aralarında ciddi bir gerginlik yaratmıştı. Rantsal dönüşüm, Romanların yuvalarını sonuçta başlarına geçirmişti. Yine Roman’a uykusuz kara geceler görünmüştü. Çingeneler yer  altındaki çürümeye yüz tutmuş bedenlerinin üzerindeki toprağı dahi görmeye tahammül edemeyen anlayışın açılımını kendi türküleri ile karşıladılar. “Oynamaya geldik oynamaya. Düğün, dernek göbek atmaya. Ayılana gazoz, bayılana limon…” dediler. Güneş ışıklarını İstanbul sandıklarına düşürdüğünde ise “Oyun bitti” dediler. En güzeli de karanlığın kalesi Gaziosmanpaşa’yı, Sarıgöl Mahallesi’nden aydınlattılar. Gericilik inanamadı. Defalarca saydırdı sandıktan çıkan iradeyi. Örgütsüz, dağınık, umursamaz sanılan Romanlar’ın bu toplu refleksi belki de ileride siyaset bilimcilerinin değerlendirmelerinde üj, bej satır yer tutabilir. 2024’ün en güzel gün üçlemesi; 31 Mart Demokrasi miladı, 8 Nisan Dünya Romanlar Günü, 6 Mayıs Ederlezi Bahar Bayramı da olarak da bilince ve yüreğe oturabilir. Martın 31’i, Nisanın 8’i, Mayısın 6’sı… Yani cıvıl cıvıl bahar ayları ardı ardına dizilen.

Çingeneler evlerini, topraklarını, ekmeklerini kaybederler. Ama yaşama bağlılıklarından, oyunlarından, şarkılarından, umutlarından ödün vermezler. Çünkü söyledikçe, oynadıkça günahlarından arınır insan… Ama gene de niye geldin bu sene Ederlezi? Bilmez misin? Burada ki; kızlar yetim. Ahhh Ederlezi…  İmamoğlu: “İstanbul’un gerçek sahibini arıyorsanız gidin Roman vatandaşlarına bakın” sözlerinden dolayı ırkçılığın hedefi olduğunda da onu yalnız bırakmadı Romanlar, ha keza o muhteşem kırılma anının yaşandığı sandıkta da… Bugünden 8 gün önceki örgütlü Roman davranışı ders vericidir. Romanlar bu tarih yazılımında belki de en tek ses, en tek yürek, en tek yumruk olabilme yeteneğini gösteren toplam oldular. 8 Nisan aynı zamanda; “Güneş tutulması zamanı”. Dünya Roman Günü ile üst üste geldi. Güneş tutulması, akıl tutulmasının önüne geçti bu sene. Şimdiden Ederlezi’ye hazırlanan Romanlar’ın günü, bu bereketli topraklar üzerine serpilen umut tohumları ile bahar sevinci kıvamında. Romanlar, 6 Mayıs’ta yani Ederlezi’de; “Ah Ederlezi niye geldin bu sene” dememeye çok yatkınlar. Bodrum Belediye Meydanı’nda bu 6 Mayıs’ta Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan, Hüseyin İnan’ın idamlarının 52. yıl dönümünde yakılacak ateşin sıcaklığını eminim Roman kardeşlerimizde ruhlarında, yüreklerinde hissedecektir. Çünkü 3 Fidanımız tüm ezilenler için, sehpalarına tekmeyi vurdular. 28 gün sonra Ederlezi’den yükselecek ateş bir başka güzel olacak gibi. O ateş, bugün tutulan güneş ile buluşacak gibi. 8 Nisan Dünya Romanlar Günü sadece Roman olana değil, yüreği ve ruhu ile insan olana kutlu olsun elbette.

YORUMLAR (İLK YORUMU SİZ YAZIN)

ÜYE GİRİŞİ

KAYIT OL