Spor özellikle futbol bütün dünyada bireyleri ve toplumu etkileyen sosyal ve toplumsal bir faaliyettir. Futbol ortaya çıktığı günden itibaren değişime uğrayarak günümüze kadar gelmiş bir spor oyunudur. Ve bu değişim..
Spor özellikle futbol bütün dünyada bireyleri ve toplumu etkileyen sosyal ve toplumsal bir faaliyettir. Futbol ortaya çıktığı günden itibaren değişime uğrayarak günümüze kadar gelmiş bir spor oyunudur. Ve bu değişim hala devam etmektedir.
Devasa ekonomisi ile futbolu bir endüstri haline getirmiş kurumlarıyla finans kapitalizmin bir parçası haline gelerek neon ışıkları altında bacasız bir fabrika gibi çalışmakta. Futbol artık sadece keyif aldığımız ucuz eğlence aracı olmaktan çıkmış profesyonel bir finans sektörü olmuştur.
Haliyle futbola yön veren yöneticiler geçmişte olduğu gibi dernek yöneticileri tarafından değil büyük holding patronları tarafından kurulan AŞ tarafından yönetilmeye başlanmıştır. Zaten günümüzde başarının veya başarısızlığın kaynağı yönetim ve başkan olarak görülmeye başlanmış finansal ve sportif başarılar futbolcu ve teknik adam hanesine değil kulübe ve kulüp başkanının adresine yazılmıştır.
Bu yazımda mercek altına aldığım futbolun bir başka yüzüyle karşılaştım.
Futbolun tarihsel gelişimi içinde birçok roller üstlenmesine karşın en çok dolaştığı alan siyasilerin aracı olmaktan kurtulamamış kitlelerin ucuz eğlence aracı olurken geniş halk yığınlarını da peşine takarak sistemi koruyan bir panzehir olmuştur
Kimilerine göre bir savaş
Kimilerine göre bir barış
Kimilerine göre eğlence kimilerine göre sömürü
Milyonları kontrol etmek için bir araç
Ya da kapitalizmin karlı bir oyuncağı
Bazen halkları birleştirdi uluslara bayram oldu
Bazen savaş başlattı katliamlara neden oldu
YA bir devrimin kıvılcımı oldu
Ya da faşizmin bir aracı
Futbol hiçbir zaman masum olmadı
Futbolu kontrol edenler hep kazandı
Yani toprak sahalarda mahalle aralarında başlayan futbol, neon ışıkları altında yeşil çim sahalara taşınırken evrim geçirerek sınıf değiştirdi.
O artık taştan kale direkleri yaprak meşin topun peşinden yırtık ayakkabılarla koşan gençliğimin rüyası değil milyonlarca dolarla kasalarını dolduran kulüplerin uydusu oldu.
Son yıllarda orta doğuda Suudi Arabistan’da misafir edilen futbol tarihsel görevini yerine getirmek için Arap şeyhlerin elinde oyuncak oldu.
Hitlere ve Mussolini’ye Franko’ya yaptığı hizmetlerin aynısını şimdi ora doğuyu kan gölüne çeviren baskı ve zulmüm rejimiyle otoriter bir sistem kuran Arap diktatörleri için yardımcı oluyor. Halkın sisteme karşı tepkilerini pasivize ederek direnişi etkisiz hale getiriyor. Emperyalizmin elinde ve emrinde olan futbolu bugünlerde Afrika çöllerinde yoksul halkın umudu olmaya devam ediyor…
Ankaragücü-Çaykur Rizespor maçı bitiminde meydana gelen olaylarla birlikte bir kez daha gündeme gelen Futbolun Sorunları kapsamlı bir şekilde masaya yatırılacağını hep birlikte izleyeceğiz…
Ülkemizde bu sorunların çözümünü bilmeden çözeceğiz dediğimiz olayları her zamanki gibi pansuman yaparak değil gerekirse o yarayı bütüne zarar vermeden ameliyat ederek kökten temizlemek gerekir.
O zaman gelin Türk sporunun, futbolunun kanayan yaralarına birlikte bakalım.
Futbolun idaresi çok yönlü dernekler AŞ’ler TFF Kulüpler Birliği spor yazarları başkan ve yöneticiler her kafadan bir ses çıkıyor ortalık toz duman. Bu durum çözümü değil kaosu artırıyor ama ortada yıllarca ertelenmiş sorunlar çözüm bekliyor. Futbolu idare edenlerin kulüplerin kulüp başkanlarının ve yöneticilerin karşısında duruşlarında kararlarında ilişkilerinde ciddi sorunlar var. Futbolumuzda kulüpler arasında haksız rekabet var haliyle bu haksız rekabet iktisadi ve mali sorunlara yol açıyor.
Futbol idaresinin örgütlenmesinde hem hukuki yetersizlik hem teknik eksiklikler var yani ders çok derman yok. Ama herkes biliyor neden hiç kimse ses çıkarmıyor. Çıkaramıyor çünkü hiç kimse kendi menfaatinden taviz vermek istemiyor, keyfi kaçsın istemiyor.
Biz hala endüstriyel futbola bile geçemedim futbolu amatör kafalarla profesyonel yönetmeye çalışıyoruz.
Bizim yöneticilerin çoğu hala futbolun bir endüstriyel olduğunun farkında bile değil onlar kendi egosunun tatmin ederken kişisel menfaatlerinin peşinde koşan kariyer yapacağım diye koltuğu korumak için cebinden para harcayanların iş başında olanların bu ülke futboluna hiçbir hayrı olamaz.
Bireysel başarılarla kendimizi avutuyoruz. Haliyle yukarıda yöneticilerle ilgili anlattığım ülkemizdeki futbolcular teknik adamlar hakemler ve diğer aktörler içinde geçerlidir. O nedenle kısa sürede yapılan küçük yatırımlarla büyük başarılar beklemek yerine köklü çağdaş ve bilimsel temeller üzerinde oluşturacağımız yeni yapılarla yola çıkma zamanı.
Öncelikle futboldaki düşünce yapımızı derhal değiştirmeliyiz. Futbolda Avrupalı düşünce tarzını yakından takip ederek ülkemize has ahlaki değerleri de futbolun çağdaş normlarıyla harmanlayarak futbolcu teknik adam yöneticiler hakemler konusunda eğitim sistemimizi yenileyerek düşünce tarzımızı değiştirmeliyiz.
Bizim diğer çıkmazımızda futbolda rekabeti beceremiyor yıllardır üç büyükler arasına sıkıştırdığımız futbolu bu sarmalın içinden çıkararak rekabeti tün Anadolu’ya yayamıyoruz. Anadolu takımları bu liglerin zencisi gibi duruyor TFF bu konuda bugüne kadar hiçbir önlem almadı iyileştirme yapamadı.
Kulüpler birliği bu konuyu gündeme bile getirmedi. Onların üzerinde anlaştığı tek konu Yayın Haklarından gelecek gelirlerin paylaşımı. Sanki Kulüpler Birliği sadece bu yayın gelirlerini paylaşmak için kurulmuş.
Kulüpler birliği ile TFF arasında mutlak olması gereken iş birliği dayanışma paylaşım maalesef yok yani kulüpler birliği ile TFF arasında uyum yok.
Yine Nisan ayında spor kulüpleri ve spor federasyonları ile ilgili kanun yayınlanarak yürürlülüğe girdi ancak bu değişiklikler TFF mevzuatına işlenmedi. TFF statüsünde yapılan değişiklikler yetersiz kaldı. Ama bugün TFF statüsü ile TFF talimatları 7405 sayılı Kanunla uyumlu değildi aradan 10 ay geçti… TFF yönetim Kurulu ve TFF Hukuk Kurulu 10 aydır uyuyor… Marka değeri olan bir kuruma bu yakışmıyor ayrıca TFF Hukuk Kurulu Ulusal Mevzuat ile FİFA mevzuatı uyum konusunda sınıfta kaldı. Bu işi beceremiyorlar.
TFF bünyesinde birde UYUM KURULU oluşturulmalıdır. Çünkü yamalı bahçe haline gelen tüzük ve yönetmenlikler ile mevcut yasa ve anayasa hükümlerine uyum içinde yeniden yapılanmak ve günümüz koşullarında hızla büyüyen futbol ve sporun diğer dallarındaki gelişmeleri mali ve iktisadi konularını gözlemleyerek FİFA ve UEFA yapısına da uygun bir şekilde yeniden oluşturmak gerekiyor.
Bir uyum meselesi de Spor ve Gençlik Bakanlığı ile vesayet sorununu ortadan kaldıracak uyum içinde birlikte çalışabilecek yasal ve huzur ortamını oluşturmaktır.
SONUÇ:
Ankaragücü- Çaykur Rizespor maçındaki olaylar nedeniyle mercek altına alınan futbolumuzda aksayan yanları anlatmaya çalıştığım bu yazı ile ortaya çıkan bu olumsuzlukları ne kulüpler birliği ne TFF ne de sporun içindeki dernek sivil toplum örgütleri tek başına yeterli değildir. Öncelikle spor hukuku mevzuatımızı çağdaş bilimsel Avrupa standartlarına uygun hale getirip bu mevzuatla uygulayacak bağımsız ve yetkin kurullar ve kişiler eliyle adaleti dağıtmak gerekiyor.
Yani yeni baştan yapılacak spor hukuku mevzuatlarını ne iktidarın kapı arkalarında ne de TFF’nin merkezi uygulamalarına bırakmamak gerekir. Taraftarları da içeri almalıyız. Büyük bir çalıştay ile sporun tüm aktörlerinin içinde yer aldığı bir çalışma uygun zamanda başlatılarak ortak bir paydada buluşmak en doğru yoldur yoksa hala derneklerin yönettiği futbol kulüpleri ile kendi ligimizde bizi ayırmaya devam edeceğiz.
Futbol artık endüstriyel bir boyut kazanarak devasa bütçelerle oynanıyor. Mali ve ekonomik yönden bu gelişme uyum sağlayamazsak Avrupa’daki dev bütçeli 5 ligde mücadele eden takımlarla aynı ölçüde yarışmak olanaksız. İstisna olarak bu yarışmalarda aldığımız birkaç galibiyet bizi teselli edecekse milli gururumuzu okşayacaksa biz bizim mahallede oynamaya devam edeceğiz.
TFF eski Disiplin Kurulu Üyesi
Av. Remzi Kazmaz
YORUMLAR (İLK YORUMU SİZ YAZIN)