Ortakent ya da daha geleneksel ismi ile Müsgebi, Philippson haritasında Episkopi olarak anılır. Bodrum Yarımadası’nın orta yerinde, doğudan Mandıra, batıdan Baldıran tepelerince kuşatılmış, Pazar dağının güneyinde kalan bu şirin mahalle,..
Ortakent ya da daha geleneksel ismi ile Müsgebi, Philippson haritasında Episkopi olarak anılır. Bodrum Yarımadası’nın orta yerinde, doğudan Mandıra, batıdan Baldıran tepelerince kuşatılmış, Pazar dağının güneyinde kalan bu şirin mahalle, Miken dönemine ait bulgulardan anlaşıldığı üzere yarımadanın en eski yerleşim bölgelerinden biridir. Ancak buna rağmen Ortakent’in tarihi hakkında bilgilerimiz ne yazık ki oldukça kısıtlıdır. Düşünün ki Evliya Çelebi bile Ortakent köyünü görmemiş, dolayısıyla kitaplarına almamıştır. Halbuki 16’ncı yüzyıla ait Tapu Tahrir defterlerinde Sıravalos kazasına bağlı iki Müsgebi köyünden söz edilir. Bu kayıtlardaki Müsgebii Sağir olarak anılan yer bugünkü Müsgebi Yalısı olan yerdir. Nitekim, Ortakent’in en kalabalık yeri de burasıdır.
Sözü de çok uzatmadan Ortakent’in görkemli tarihine ışık tutan bir diğer kayıttan daha söz edip, konumuza dönelim. Köyün girişindeki mezarlıkta 130’un üzerinde kitabeli mezartaşı bulunur. Bunlardan en eskisi 1049 H/1639 M. Tarihini taşır. Bu mezartaşları beldenin Osmanlı dönemindeki önemini vurgulaması açısından son derece önemlidir.
Ortakent’in köy dokusu zaman içinde hızla yok olsa da, kendi aralarında akraba olan üç ailenin ikametgahı olarak kullanılan üç kule ev, hala varlığını sürdürebilen ender yapılardandır.
Bunlar arasında ilk günkü görünümünü korumayı başaran yegane yapı Mustafa Paşa Kulesi’dir. Mimar Behruz Çinici’nin mülkiyetinde olan bu yapı, daha önce Hacı İshak Ağalar ailesinin konutu idi. Bir kayalığa oturan bu yapının uzunluğu 10 metre. Bodrum katı, zeminden yaklaşık 2 metre yükseklikte başlayan giriş katı ve daha üstte yer alan oturma katı ile kendine has bir yapısı olan bu konut, dönem dönem restorasyonlar nedeniyle orijinal bazı bölümlerini yitirmiş olsa da tarihi bir anıt gibi köy içinde yükselmeye devam ediyor.
Kule evin oturma odasında bir zamanlar olduğu bilinen kitabe, bugün ne yazık ki yok. Kitabeyi Borum ilköğretim okulunun müdürü Osman Nuri Bilgin 1960 yılında kayıtlara geçmişti. Sene 1010 olarak kayıt altına alınan kitabede şu metin yazıyordu:
“Bu şehnişin-i nev …… ahvalleri
Mübarek idi…. Medh guy-i Ta’âl
Mah şahnişin ki yokdur cihanda ana nâzir
Ne kasr-ı dikeş ve ziba ki olmaz ana misal
Gelüp bu câ-yı ferahbaşda ıyş eder ihvân
Cihanda ola emin görmeye ziyân zeval”
Kule yapıya adını veren Mustafa Paşa ile ilgili de kısıtlı bazı bilgiler var. Mustafa Paşa’nın Osmanlı donanmasının yelkenden buhara işleyen gemilere geçiş sırasında kumandanlık yaptığı ve Ortakent köyünü şimdiki ilk yerinde kuranlardan biri olduğu biliniyor. Bu kişinin Kızılhisarlı Mustafa Paşa olduğunu söyleyenler olsa da, 1602 tarihli kitabenin yer aldığı bu yapının, 18’nci yüzyılda yaşamış olan Mustafa Paşa tarafından yaptırılmış olması mümkün değil.
Yapının Hacı İshak ailesinin eseri olduğunu söyleyenler de var. Ancak, bu yapının adı ile ilgili en sağlam teori, Episkopi sözcüğünden kaynaklı olanı gibi görünüyor. Şöyle ki, episkopi, tarassut yani gözetleme anlamına geliyor. 1517 tarihinde Menteşe Livasına ait tapu tahrir defterinde köyün adı “Büskebi” olarak geçiyor. Abraham Galante’nin de vurguladığı gibi büskebi, episkopi sözcüğünün Türkçeleştirilmiş ya da bozulmuş bir hali. Yani isim; bu köyde 16’ncı yüzyıl öncesine ait bir gözetleme kulesinin varlığına işaret ediyor!
Bu husus, konunun uzmanları tarafından yakından takip ediliyor. Sağlam kayıtlar olmadığı için tartışmalar da sürecek gibi. Sonuç ne olursa olsun, yapıldığı çağ için bir istisna olmayan ancak içinde bulunduğu yerleşim alanına adını verecek kadar farklı bir nitelik taşıyan bu yapı, Batı Anadolu’nun bazı kırsal yerleşmelerinde ve Balkanlarda tımar ya da toprak sahipliğiyle ilişik olarak zaman zaman karşımıza çıkan ikamet kulelerinden biri olarak Bodrum’un tarihine selam durmaya devam edecek.
Fotoğraf: Ali Şengün Eski Bodrum arşivinden…
YORUMLAR (İLK YORUMU SİZ YAZIN)