Bodrum’un Turgutreis Mahallesi’nde iki hafta önce başlayan Sahil Güvenlik Limanı inşaatı kamuoyunun, yarımadadaki STK ve meslek odalarının, yerel yönetimin büyük tepkisine neden olmuştu. Yağmura karşın Turgutreis Platformu’nun çağrısı ile Bahçelievler..
Bodrum’un Turgutreis Mahallesi’nde iki hafta önce başlayan Sahil Güvenlik Limanı inşaatı kamuoyunun, yarımadadaki STK ve meslek odalarının, yerel yönetimin büyük tepkisine neden olmuştu. Yağmura karşın Turgutreis Platformu’nun çağrısı ile Bahçelievler Mevkii’ndeki dolgu alanda toplanan yaklaşık 200 kişi sloganlar atarak inşaatın şantiye alanına doğru yürüyüşe geçti. Eylemcilerin toplanmaya başladığı sabah saatlerinde şantiyedeki inşaat faaliyetinin durdurulduğu ve denize dolgu taşıyan kamyonların da çalışmalarını sonlandırdığı görüldü.
Eylemciler yürüyüş boyunca yasaların uygulanmasını, hukuka uyulmasını içeren taleplerini dile getirdiler. Eylemcilere sahil boyundaki evlerden ve yürüyüş yapan vatandaşlardan da alkışlarla destek geldi. Etkinlikte; “Yaya Yolunda Yolsuzluk İstemiyoruz” pankartı taşınırken, “Havama, Suyuma, Plajıma Dokunma” sloganı atıldı. Bodrum Kent Konseyi Başkanı Gamze Türk ve Bodrum TMMOB İlçe Koordinasyon Kurulu Sekreteri Mustafa Erdoğan da etkinliğin katılımcıları arasında yer aldılar.
Bodrum 1. Asliye Hukuk Mahkemesi, mahalle sakinlerinden Mete Birol’un başvurusu ile; sahil şeridinin yaya yolundan oluştuğunu belirterek, yaya yolundan inşaat kamyonlarının geçemeyeceği yönünde karar almıştı. Bu karara karşın kamyonların daha da yoğunluklu olarak deniz dolgusuna devam etmeleri halkın tepkisini daha da büyütmüştü. Bölge yaşayanlarından turizmci Sevi Akdemir; “Mahallemizde süren deniz doldurma çalışmaları, hem çevremize hem de sağlığımıza büyük zarar veriyor. Çalışmalarda, tonaj sınırlarına uymayan, üzeri örtüsüz kamyonlar hız sınırlarını aşarak çocuk parkımızı adeta bir ring alanı gibi kullanıyor. Üstelik bu faaliyetler, izin verilen saatlerin çok ötesinde devam ediyor. Bu durum yalnızca trafik güvenliğimizi değil, aynı zamanda yaşam kalitemizi de tehlikeye atıyor. Astım hastası annem başta olmak üzere çevrede yaşayan kronik rahatsızlıklara sahip bireylerin, bebeklerin ve diğer savunmasız grupların bu şartlarda yaşaması neredeyse imkânsız hale geldi. Toz, gürültü kirliliği bir yana ve ağır araçların geçtiği mahallemizin sokakları 10 gün içinde çökmeye başladı, evlerin duvarlarında çatlaklar oluşmaya başladı bile. Doğal yaşam tahrip ediliyor, çevredeki insanların yaşam hakları göz ardı ediliyor ve hiçbir önlem alınmıyor. Bu çalışmalardan kaynaklanan zararlar yalnızca çevremizi değil, aynı zamanda sağlığımızı da tehdit ediyor. Yetkililerden bu duruma sessiz kalmamalarını bekliyoruz. Sorunlarımızın görünürlüğü için, geniş çaplı bir toplumsal dayanışmayı hayata geçirmeliyiz. Bu, sadece bir mahallenin değil, daha geniş bir çevrenin ve tüm doğanın, canlı yaşamının korunması için kritik bir durumdur. Kritik bir eşikteyiz” görüşlerine yer verdi.
Yine etkinliğin katılımcılarından ve Bodrum siyasetinin genç yüzlerinden Volkan Doğer de; “Burada her gün taşeronlar, kamyoncular ile halk arasında tartışmalar yaşanıyor. Bu tartışmalar şiddet boyutunda da yaşanıyor. Evvelsi gün Onur Birol isimli komşumuz inşaatçılar tarafından darp edildi. Arkadaşımız hastaneden rapor alıp savcılığı suç duyurusunda bulundu. Benim gibi çalışan pek çok kişi gürültülü inşaat faaliyetinden dolayı uyuyamıyor. Bir gece de nereden ve nasıl geldiği belirsiz bir karar ile hayat bize kabus oldu. Buranın yaşayanlarına, gerçek sahiplerine nerede ise, ‘Çekin gidin’ deniyor. Gelin hep birlikte bakalım. Şantiye tabelası dahi yok burada. Kim yapıyor? Yüklenici kim? Mühendisleri, mimarı kim? Ne zaman bitecek? Hiçbir şey belirli değil. Her şey bu dolgunun rengi gibi kap karanlık. Ortada akla, mantığa, bilime uygun en ufak bir emare olmadığı gibi; zekanın yapayı dahi söz konusu değil. Çocuklarımız sokağa çıkamıyor. Oyun oynamak için, çocuk parkına gidemiyor. Çünkü mahalledeki çocuk parkı, bu inşaatın hafriyat kamyonlarının döner kavşağı olmuş durumda. Böylesi bir kaos kabile topluluklarında dahi yaşanmaz. Ama pes etmeyeceğiz. Kendi yaşamımızla birlikte tüm doğal yaşama da sahip çıkacağız” ifadelerini kullandı.
Etkinliği örgütleyen Turgutreis Platformu Sözcüsü Nihat Koyuncu da; “Bu cennet bölgede bu tesisin yapılması kararını alanların şu anda üzerinde bulunduğumuz topraklara ayak dahi basmış olduklarını hiç sanmıyoruz. Burayı görseler zaten vicdanları bu akıl dışılığa izin vermezdi diye düşünüyoruz. İşin yüreğe dokunan duygusal tarafını bir tarafa bırakalım bilimsel ve realite ile örtüşen tarafına bakalım. Burası yoğunluklu bir yerleşim ve aynı zamanda turizm merkezidir. Askeri tesis ile turizm tesisi bir arada olamaz. Yani askeri tesis için en olmaz yerdir. Bu alanın kıyısında halk plajı, iskeleler ve yanı başında marina, balıkçı barınağı mevcut. Özel ve günlük tur teknelerinin deniz üzerindeki trafik yoğunluğu özellikle yaz aylarında hepimizin malumudur. Bunların arasında Sahil Güvenlik tekneleri nasıl bir çalışma yapabilecektir? Ayrıca ulusal güvenlik gibi söylemlerle yanlış algı yaratılıyor. Sahil Güvenlik , İçişleri Bakanlığı’na bağlı bir kolluk kuvvetidir. Deniz Kuvvetleri Komutanlığı değildir. Ayrıca buradaki nüfus yoğunluğu da ortadadır. Bu nüfusu seyreltme, azaltma olanağı da yoktur. Ayrıca tüm bunlar düşünülürken bölgenin alt yapı, üst yapı durumunun da dikkate alındığı konusunda ciddi endişelerimiz de yok değil. Yine uyarırız. Ayrıca burası Önemli Doğa Alanı (ÖDA) olarak işaretlidir” dedi.
Bölge yaşayanlarından ve sürecin hukuki koordinatörü avukat Ziya Levent Doğuç da; “Böylesi bir sahil güvenlik tesisi yapılması gerekiyorsa, mutlaka yapılmalıdır. Ama bunun en yapılmayacağı yer neresidir diye sorarsanız; buralılar olarak, ‘Burasıdır’ deriz. Burası bölgede en yoğunluklu turistik alan olarak planlanmıştır. Tesisin güvenliği için de en olmaz yer yine burasıdır. Bu denizde yüzlerce metre yürüdüğünüzde dahi alanın önemli ölçüde sığlık olduğunu, su yüksekliğinin boyunuzu geçmediğini göreceksiniz. Diyelim ki; başımıza bir felaket geldi ve bu proje hayata geçti. Burada sahil güvenlik teknelerinin hareketi için ihtiyaç duyulan derinliği nasıl elde edeceksiniz? Bu sadece ülkemizin altına imza attığı uluslararası sözleşmelere aykırı değildir. Faaliyet hayatın gerçeklerine de aykırıdır. Denizin oksijen kaynağı Poseidon çayırları, caretta-carettaların yaşam alanları yok olacaktır. Bu kararı Ankara’dan kapılar kapılar ardında, buranın gerçeklerinden ve hayatından habersiz alan beyler, bayanlar… Dememiz o ki; denizin altında bir yaşayan organizma yani bir hayat vardır. Hayat sadece sizin garip istek ve taleplerinizden oluşmuyor. Her canlının nefes almaya ihtiyacı olduğu gibi Turgutreis halkı da nefes almak zorundadır. Bu kıyı bandı Turgutreis halkının nefes aldığı en önemli yaşama alanıdır. Halk buradan denize girer. O yüzden halk plajı olarak işaretlidir burası. Böylesi bir tesisin varlığı durumunda burada ne halk, ne de plaj kalacaktır. Unutmayınız. Burası Bodrum yarımadasının en uzun bisiklet ve yaya yoludur. Buradaki yaya yolu ile ilgili Bodrum Yerel Mahkemesi’nin aldığı ibretlik ve ders niteliği taşıyan hukuki kararı var. Bu karar bağlayıcıdır. Ama sanırız aceleniz olduğu için, vahşi faaliyetiniz ile bize ait yolu ne hale getirdiğiniz ortada. Yol yakınken bu yanlıştan geri dönün. Ama sizi öyle bırakmayız dönerken… Tahrip ettiğiniz bize ait tüm alanları eski haline getirip, öyle gidiniz. Birde hukuk önünde de bir görüşmemiz olacak sizinle. Bunu da baştan belirtelim ki; sonrasında demedi demeyiniz. Son olarak dememiz o ki; yol yakınken yaya yolumuzdan, halk plajımızdan, nefes aldığımız yaşam alanımızdan geri dönünüz” ifadeleri ile görüş bildirdi. Yaklaşık iki saat kadar süren eylem sonrasında bölge yaşayanları ve diğer katılımcılar; inşaat faaliyeti sonlandırılana, kıyı bandı ve sahil tekrar eski haline getirilene kadar eylemliliklerini sürdürme ve bununla ilgili olarak süreci yönetecek; “Liman komitesi” oluşturma kararı aldılar.
Haber: Ayhan Karahan
YORUMLAR (İLK YORUMU SİZ YAZIN)