Yazarlar

Sizi Gidi ÇED’sizler Sizi!

Ayhan Karahan Yazdı: AKP’nin yeryüzüne gelmiş, geçmiş en hukuk tanımaz iktidar olduğu konusunda ülkede az buçuk hukuktan çakan kesim mutabık gibi. Söz gelimi cumhuriyet tarihinin en karanlık sürecinin miladı 12..

Sizi Gidi ÇED’sizler Sizi!

Ayhan Karahan Yazdı:

AKP’nin yeryüzüne gelmiş, geçmiş en hukuk tanımaz iktidar olduğu konusunda ülkede az buçuk hukuktan çakan kesim mutabık gibi. Söz gelimi cumhuriyet tarihinin en karanlık sürecinin miladı 12 Eylül 1980 ile başlatılır. Sıklıkla 12 Eylül dönemi ile AKP iktidarı mukayese edilir. Hangisi daha çok zulüm yüklüydü? Yaşamlarından demokrasi ve adalet için mücadeleyi eksik etmeyen ve hem 12 Eylül’ü, hem de AKP karanlığını yaşamış, yaşamaya devam edenler bugünü tartışmasız yek geçiyorlar. Şair; “Bütün renkler hızla kirleniyordu. Birinciliği beyaza verdiler” demişti. Tersinden bakışla; “Tüm diktatörlükler zulüm yüklüydü. Ama en zalimi AKP çıktı” demek de pek ala olası. Zulüm deyince, kaba bir algıya mahal vermemek gerek. Tarımsal alanın katline ferman çıkarırsın, bu da zulüm. Yanan ormanı imara açarsın, buda ha keza. Çocuğun gelin olabileceği bir düzenleme yaparsın. Tecavüzcü ile tecavüz mağduru arasında bağ kurmaya çalışırsın. Sokak hayvanlarının toplu katline kulvar açarsın… Zulümlerden, zulüm; ölümlerden, ölüm beğen zamanları yani.

AKP’nin, Bodrum Duygusallığı.

AKP zulmünün Bodrum’a iz düşümü daha çok imar ya da rant üzerinden olmuştur. Son genel seçimde de Bodrum’daki oy oranını %15’in üzerine çıkaramayan AKP’nin bu bereketli topraklar üzerinde seçmen beklentisi olmadığı zaten aşikar. Bodrum bu yönüyle AKP nezdinde sadece gözden çıkarılmış değil, aynı zamanda her tür kötülüğü de hak eden günahkarlarcoğrafyasıdır. AKP’nin bize ait arazilerin satış ilanlarını billboardlarda gözümüze sokarcasına fotoğraflaması intikam histerisi ile alakalı olabilir. Erdoğan, Bodrum’da yürümeyi çok sevmediğinden olsa gerek; ya denizden, ya da havadan bakar bizim topraklara. Böylesi bir denizden bakışında: “Bu kadar vicdansızlık olmaz. Yapılaşma denize kadar girmiş. Kıyı-kenar çizgisi filan hak getire. Neredeyse denize düşecekler” demiş, bizleri de ihmal etmeyerek; “Çevre çevre diyenlerin çevre duyarlılıklarını orada gördük” ilavesinde bulunmuştu. İyi de; o betonların her santimetre karesinde ya kendisinin ya da emir erlerinin imzası vardı. Birde afilli afilli; “Bakanlık belgeli tesisler” oldular, çok yıldızlı tabelaları çakılmazdan önce. Binayı içeriden yakıp, sonrasında kapı önüne çıkıp; “Yangın var” feryadını kimse tınlamaz Halikarnassos topraklarında. Bodrum, Karya’nın başkenti olduğu günden, bugüne de celladına aşık kurban ruh halini asla yaşamamıştır. 

Deli Cevat’ın Öğrettikleri.

Çizgi roman kahramanı, “Deli Cevat” esasen Bodrumludur. Cevat saat satardı. “Nasılsın Cevat abi” sorusunun ondaki karşılığı: “Sekizi beş geçiyorum” olurdu. Cevat, bir Bodrum markasıdır. AKP’nin, parayı Bodrum’dan kazanan Kültür Ve Turizm Bakanı, kamu adına(?) 53 milyar küsur paraya hükmediyor. O paralarla Bodrum turizmine katkısı ne olmuştur? Bodrum’a gelen turistte bir Cevat etkisi yarattığını sanmıyorum. Cevat halen yaşıyor ve kendisine gani gani sekizi beş geçeli zamanlar diliyorum elbette. Saatçı Deli Cevat; “Bunlar daha saati kuramıyor. Memleketi nasıl kuracak” derdi zaman zaman. AKP’nin söz gelimi Bodrum ile bağlantılı 5 bakanını yan yana koyalım. Bir Deli Cevat’ın aklının, sekizi beş geçesineyanaşamazlar. Ne yetenekleri var, ne okumuş, ne öğrenmişler? Bodrumlu bu aklı iyi okuduğu için, uğrağından geçmez. Öyle ya; saati kuramayandan, iyi bir gelecek kurması da beklenemezdi. Bodrum’da, Barlar Sokağı üzerindeki Leman Kültür oldukça keyifli bir mekandır. Bir ara fırsatınız olursa ve vegan değilseniz; “Deli Cevat Köftesi” ısrarla tavsiye olunur. Hatta köftenin üzerine ya da yanına kaleyi seyre dalarak; içebileceğiniz bir şetler ile aklınızı susturup, yüzünüzü deliliğe çevirme fırsatınız dahi olabilir. Leman, AKP’nin başının belalısıdır ve davalıdır. Çok tazminat ve ceza davası açmışlığı vardır. Anlaşılan o ki, AKP’nin başı şakaya gelmiyor, şakadan hoşlanmıyor. O yüzden biz de; “ZıttttErenköy” demeyelim kendilerine.

Minareye Kılıf Uyduramadılar.

AKP, Bodrum’da bir hafta öncesinde evlere şenlik bir numara çevirmeye kalktı ama gene eline, yüzüne bulaştırdı. AKP’nin en günahı bol bakanlıklarından birisi de Çevre Şehircilik Ve İklim Bakanlığı’dır. Tanrı çevreyi de, şehri de, iklimi de bu bakanlıktan korusun. Amen. Bu bakanlığın ilimizdeki müdürlüğü ÇED(Çevre Etki Değerlendirmesi) üzerinden işler çevirmekle hayli meşguldür. Genellikle sözüm ona yatırımcı lehine pozisyon yaratmak için; “ÇED gerekli değildir” kararları çıkarırlar. Bizlerde bu kararları genellikle yargıdan geriye döndürürüz. O il müdürlüğü de döner, dolaşır gene bize döner. Burada suç mahallinde zoraki ÇED toplantısı yapmaya çalışır. Sonuncusu dediğim gibi bir hafta kadar önce Aspat Koyu’ndaki Anthaven’a ilişkindi. Yasa der ki; “ÇED gereksizdir ya da ÇED-Olumlu” kararı çıkmadan çivi çakamazsın. Anthaven ne yapmış? Çivi çakmak bir tarafa, tabutun son çivisini de çakmış. Cenazeyi morgdan çıkarırken; Bodrum’un onurlu mimarları, mühendisleri, Kent Konseyi, çevrecileri; “Durun yaşıyor. Gömemezsiniz” dedi. Tabuttan umudu çıkardı. Çalınan minareye kılıf uydurulmasına izin vermediler. Sekiz yıl önce başlamış, bitmiş hatta satılmış beton mezarlığa müdahil oldular. Doğal olarak ÇED toplantısının yapılmasına izin vermediler. 

Nolcek Şimdi?

Anthaven’ın inşaat ruhsatı var. Ama neye göre!!! O uğursuz bakanlığın; “ÇED gerekli değildir” dayatmasına göre. Yargı, “ÇED gereklidir” dedi. Ruhsatın zemini artık ortadan tamamen kalkmıştır. O inşaat ruhsatının iptal olması gerekir. Hukuk öyle der. Tabi inşaat ruhsatı iptal olunca, iskan da… Yasa böylesi durumda; “Yapıyı yıkıp, eski haline getireceksin” de der. Mühim bir sınav yaşanacak. Anthaven’ın verili durumda, “ÇED olumlu” raporu alması olası değil. AKP ne kadar kıblesini şaşırırsa şaşırsın, bu minareye kılıf bulamaz. Şimdilik top yerel yönetimde. Bodrum Belediyesi’nin inşaat ruhsatlarını iptal edip, yıkım kararı alması gerekiyor. Bodrum Belediyesi tarihsel bir kırılma anının eşiğinde. Ya Bodrum, Ya Anthaven. Aklıma İstanbul’daki, “Park Otel” süreci geldi. Nurettin Sözen o olmaz denilen zamanda imkansızı, mümkünatlı hale getirerek adeta destan yazmıştı. Tekrarı için, çok özel bir kahramanlığa ihtiyaç yok. Yasaya bağlı kalalım. “Sizi gidi ÇED’sizler sizi” diyerek işe başlayalım. Aksi; “İnşaat yapmak için, ruhsata gerek yok” olur. Ayrıca Anthaven, “Burası da Aspat değil Halil’im” deme lüksüne sahip değil. Orası Aspat. Burası da Bodrum. Ha bu arada unutmadan. Bizim bir balyozumuz vardı. Bir zamanlar Bodrum Belediye Başkanlığı’nın makam masasına koymuştuk. Sahi o balyoz nerede şimdi? 

YORUMLAR (İLK YORUMU SİZ YAZIN)

ÜYE GİRİŞİ

KAYIT OL