Özleşenleri kavuşturur, nefretleşenleri ayırır yollar. Tak sepeti koluna, haydi herkes yoluna. “Bodrum’ u Bodrum yapan yıllar yılı düzelmeyen yollarıdır” diyerek dalga geçeceğim geliyor ama mesele sadece Bodrum’ la sınırlı değil…
Özleşenleri kavuşturur, nefretleşenleri ayırır yollar. Tak sepeti koluna, haydi herkes yoluna.
“Bodrum’ u Bodrum yapan yıllar yılı düzelmeyen yollarıdır” diyerek dalga geçeceğim geliyor ama mesele sadece Bodrum’ la sınırlı değil. Ege’nin neresine gittiysem aynı sorunlar baş gösteriyor. Anadolu’ dan hiç bahsetmiyorum bile.
“Herkes kendi evinin önünü süpürsün” mantığıyla düşünecek olursak; mademki yarımadaya uygulanan bu amansız saldırıların geri dönüşü yok, plansız yapılaşma ya da kötü planlanmış yapılaşma nedeniyle nizamdan uzak en modern hali bile gece kondu mahallesini andıran kenti modern tarzda yaşanabilir hale getirmek yegane çabamız olmalı.
Batı’ nın kıç kıvırmalı olmadık işlerine özeniyorsak, kaliteli yaşam tarzını da özümsemeli – bir yerden iyileşmeyi başlatmalı.
Her sene yeniden kazılacak “her yıl başka bir kurumun – örn: elektrik, su internet vb hatlarının döşenmesi için – ihaleyle yolları deşecek olması buna mazeret değildir” olsa bile yollara dökülen asfalt gerekli katmanlarıyla beraber yeteri kadar kalın döşenmeli ve yol boyunca sağlı sollu peysaj çalışması yapılarak adeta büyülü bir el değmiş gibi hayranlık uyandırmalı.
Her birimiz dünyaya bir kere geliyoruz, yaşam kalitemizi yükseltmeyi konutlarımızda yaşarken de – sokakta yürürken de başlatmak şart.
Elli yıldır değişmeyen bir seremoni; sonuç olarak – özetle, sergilenen son derece geri kalmışlık. Kısacası ihmalden başka bir şey değil.
Mevcut yerel yönetimler üstün bir çaba gösteriyor olsa da Ankara tarafından yeterli ödenek ayırılmadığı için elleri – kolları bağlı. Bu işin particiliği olmaz. Memleket memlekettir, memleket hepimizindir. Sayın vekillerin içgüzar tutumu problemli meselelerin doğuş sebebi.
Bodrum bir değerdir, herhangi bir kentle kıyaslanamaz. Değersizleştiren ögeler ise Bodrum‘ un temsilcisi olamaz.
Ankara’ da mebusların gezindiği sokaklar nasıl tertemiz bakımlıysa yurdun her köşesi de aynı kalitede olmalı. Bunu sağlamak – yapmak zorundasınız. Zira iç gümrük niteliğindeki vergiler, bunun karşılığını gerçek ve kaliteli hizmet olarak görmemizi gerektiriyor. Bunu sağlamak zorundasınız çünkü bu sizin göreviniz.
Üçüncü sınıf müteahhit işi, şantiyeden bozma camilerin bal kabağı gibi boş bahçelerinde ya sırıl sıklam ıslanırsınız, ya da sıcaktan kavrulursunuz. Be kardeşim, yapasın şuraya bi çardak, atasın iki tane oturak…
Dinler arası mukayese konularına girersek konu uzar gider ancak dinlerin en belirgin ortak öğüdü temizliktir. İster istemez sorgulamak ihtiyarcı doğuyor; “neden bir klisenin mimarisi görkemli ve olabildiğince temizken ve ibadet edenler son derece özenli giyinmişken – bir cami ve cemaati tüm bu niceliklerden yoksun bırakılıyor?”
Şurada bir cenaze namazı kılalım desek, “o pis tuvaletlerde alınan abdestin geçerliliği de tartışılırya, neyse” iki senedir temizlenmeyen tuvaletten gelen iğrenç kokuyla cemaatin abdesti bozulur. Hele bir de rüzgâr musalla tasına doğru esiyorsa vah meftanın haline, bari son yolculuk misler içinde geçseydi.
Altın varakla boyanmış – tenekeden çelenkleri satan kurumlar, suya sabuna dokunmadan gelir topluyor. Yani işler tıkırında, Allah bereket versin.
“Kör bulduğunu – sağır duyduğunu…” misali bulduğumuza razı gelmek, daha henüz yola çıkmamışız demek.
Yola çıkmalı, yollar açık olmalı. Yamalı bohça gibi asfaltta düşerek oturup kalmamalı.
Hepinize kazasız – belâsız, hayırlı yolculuklar…
Uğur AYBATAN
YORUMLAR (İLK YORUMU SİZ YAZIN)