Şu koskoca dünya, rahatın – bolluğun tadını çıkarmak yerine akıldan yoksun – şuursuzca kendi ayağına sıkarken bizim burada bunları irdelememiz ne derece etkili ve mantıklı tartışılır ama hep bir umudun..
Şu koskoca dünya, rahatın – bolluğun tadını çıkarmak yerine akıldan yoksun – şuursuzca kendi ayağına sıkarken bizim burada bunları irdelememiz ne derece etkili ve mantıklı tartışılır ama hep bir umudun var olduğu da gerçektir.
Kötüler, eninde sonunda kendi lânetlerini üzerine çeker ve belâsını bulur. İyilerin mükâfatı bakidir, yerinde hazır durur.
Bugünkü makalemiz, sabahları yayınlanan mutfak programlarının text metinleri gibi olacak ama “kalite detaydadır” diyorum ve devam ediyorum.
Naylon torba, streç naylon, kilitli naylon, buz dolabı poşeti, bir dolu naylondan üretilmiş tek kullanımlık ürünler vs… “Ne alâka” dediniz değil mi?..
Herkes evinin önünü süpürmezse iç prensip yamulur. Dünyayı sadece sömürüyoruz, atılan her çöp tanesi eşittir karbon salımı.
“Streç naylon, alüminyum kâğıt, naylon poşet vs kullanınca ne oluyormuş ki?” diyeceksiniz…
Sırf dolapta biraz daha alan kazanmak için gelecek güzel günlere kıyarcasına yiyecek kabını deli gibi sarıp sarmaladınız. Bu sayede belki biraz sudan da tasarruf edeceksiniz, bulaşıklar azalacak, harika…
Tuzağa düşüyorsunuz dikkat edin! O tabağı yıkamak için harcayacağınız su doğal yollardan veya bir dizi teknolojik – kimyasal işlemlerden geçerek geri dönüşmüş olacak. Ama hiç düşünmeden rulosundan bocaladığımız o streç naylonlar v.s. kullanılıyor ve atılıyor. Böylelikle yüzyıllara tekabül eden bir erime süreci başlıyor. Üstelik bir de üzerine para ödüyoruz.
Basit bir örnekle Osmanlı dönemindeki atalarımız bugün bizim yaptığımız hatayı yapmış olsaydı, an itibariyle bunun olumsuz etkilerinden zarar görmekte olacaktık ki torunlarımıza bunu neden yapalım???
“Bir parçacık naylondan ne çıkar?” mantığıyla düşünmek hatanın başlangıcı.
Bir parçacık naylon, nereden baksan yarım metre kare alan demek. Milyonlarca kullanıcı ile çarpınca ortaya nasıl bir felaket çıktığını tahayyül etmek hiç te zor değil.
Bir parçacık naylon demek; fabrikaların gürül gürül çalışması demek, baronların cebine milyonların akması demek. Daha önemli şeyler için gerekli olan enerjinin ve yakıtın harcanması demek, atmosferin ısınması demek. Dünyanın kendi kendini ateşe vermesi, şehirleri çamurlu sular altına gömmesi demek.
Reyonlarda süslü püslü, cazip ambalajlarda satın alırken hiç aklınıza bile gelmeyen kötü niyetli ülkelerin güçlenmesi demek.
Tüketim hızını düşürün, geri dönüşümü artırın. Facia faktörü unsurlarını suçlamak çözüm değil, kontrol tamamen elinizde. Talep olmazsa üretim de olmaz.
Ne kadar az tüketilirse o kadar az üretilir. Tezat bir görüşle sabit, “üretim demek istihdam demek” ancak kendi yok oluşumuz için sağlanan istihdam, sadece kısa vadeli bir rahatlık demek.
Eski pilleri 5 – 10 Litrelik bir pet şişede kumbaralayın. Hatta o bilince nail olmamış konu komşunun pillerini de burada toplayın, komşular bu konuda duyarlıysa ne âlâ. Sözde bazı toplama yerleri var, onlara güvenip güvenmemek size kalmış ama bana sorarsanız yaşam alanınızın arka bahçesinde – güvenli bir yerde depolayın, yeter ki toprağa karışmasın.
Market poşetleri her ne kadar ücretli olduğundan beri tüketimi bir nebze azaldıysa da halâ dünyanın başına bela olmaya devam ediyor. Bu nedenle son dakikaya kadar “çöp poşetleri vs yerine” değerlendirmekte fayda var.
Kendi çöpümüz yetmiyormuş gibi bir de sözde gelişmiş bazı ülkelerin tonlarca süpürüntüsünü gemilere yükleyip bu güzel topraklara getiriyoruz, Allah akıl versin…
Sadece İngiltere’den yurdumuza gelen çöp miktarı yaklaşık 500 bin ton. İmhasından çıkan zehirli gazları biz soluyacağız, toprağa sızan zehri sularımıza, gıdalarımıza karışacak. Denizlerin durumu da ortada, her dakika tonlarca pis su hiç bir arıtma işleminden geçmeden kent sahillerinden sinsice suya dalan borulardan denize akıtılmakta.
An itibariyle okyanuslardaki katı atık miktarı dağları aşkın vaziyette. Dediğim gibi, dünyaya bu kötülük Osmanlı döneminde yapılsaydı okyanuslar üzerinde çöpten yapılma sonsuz sıra dağlar…
Sürekli tüket, kullan – kullandır at mantığı, dünya nüfusunun pilansız çoğalmasına paralel olarak beraberinde cok sayıda acımasız felaketi de getiriyor.
Tüketim şartlarında belli oranlarda harcamalar yapmak kaçınılmaz ancak harcanan materyalin geri dönüşümü üretildiği an ön planda olmalı.
O nedenle her birimiz sıfır atık prensibini çok iyi kavramalı ve kanıksamalı. Yeni nesillere de bunu tehlikeli bir virüs aşısı gibi uygulamalı.
Tertemiz yarınlarda buluşabilmek dileğiyle, hoşça kalın…
YORUMLAR (İLK YORUMU SİZ YAZIN)