Kasabanın kült mekanı… 001 ruhsat numarası ile Bodrum’un ‘tescilli’ ilk barı… Efsanenin adı Veli Bar… Bugüne kadar aklınıza gelebilecek ne kadar şöhret varsa hepsini ağırlamış bir Bodrum mekanı. Buram buram..
Kasabanın kült mekanı… 001 ruhsat numarası ile Bodrum’un ‘tescilli’ ilk barı… Efsanenin adı Veli Bar… Bugüne kadar aklınıza gelebilecek ne kadar şöhret varsa hepsini ağırlamış bir Bodrum mekanı. Buram buram nostalji kokan duvarları, asla değişmeyen çizgisi, yarım yüzyıllık anılarıyla Veli Bar, kuşkusuz Bodrum tarihinin en neşeli tanığı.
Veli, hala Türk müziğinin hayat bulduğu, parladığı, sıra dışı bir Bodrum mekanı. 30 yıldır hiçbir özelliğinden ödün vermeden Bodrum gecelerine iz bırakmaya devam ediyor… Trendler ne yönde değişirse değişsin, müzikler, sahne adamları, şovlar hangi kılığa girerse girsin, ilk günkü saflığını korumayı ve adından sürekli bahsettirmeyi beceren bir mekan Veli Bar… Kim ne derse desin, Bodrum gibi yerli yerinde duruyor, hatta yıllar geçtikçe daha da gençleşiyor…
BİR EFSANE, BİR MÜZİK VE BODRUM AŞIĞI VELİ TURAN’IN ANISINA SAYGIYLA…
Veli Turan, 2009 yılında, henüz çok genç bir adamken ayrıldı aramızdan… Öldüğünde 61 yaşındaydı ve hayattan gerçekten keyif ve mutluluk alan bir adamdı. Tanıyanlar öyle anlatıyor kendisini… Nitekim O’nun samimi ve içten dostluğuna gelenler, zaman içinde Veli’nin ve tabii ki Veli Baba’nın müdavimleri olmuştu… Bodrum’a çok erken veda eden fakat bu kısacık sürede Bodrum’a adını yazdıran bir adamın emaneti, şimdi ilk günkü gibi ağırlıyor misafirlerini…
Bodrumlu Ağıt Turan, Veli Bar’dan bir yaş küçük!.. Babasının emanetini sırtlamış götürüyor. İşini çok da güzel yapıyor. Kız kardeşi Türkü Turan, bu işlere hiç bulaşmamış. Kendisi televizyon ve beyaz perde dünyasında aşina olduğumuz güzel mi güzel bir yüz… Veli’den, Bodrum’dan ve gece hayatından uzak kalmayı tercih etmiş. Yolları her ne kadar ayrılmış olsa da ikisinde de Veli Baba’dan emanet güzel mi güzel iki isim var… Biri Türkü, biri Ağıt… Bodrum’a ilk ‘bar’ı açan adamdan da başka türlü evlat ismi beklenmezdi sanki…
Ama ben en çok bu kült mekanı kasabaya kazandıran adamı, yani Veli Turan’ı merak ediyorum. Keşke tanışma şerefine erseydim… Olmadı. Ama şimdi oğlu Ağıt’tan dinliyorum kendisini. Ağıt Turan kendisinden söz etmeyi hiç sevmiyor… “Veli’yi konuşalım” diyor hep… Biz de öyle yapıyoruz. Öyle duygusal, öyle keyifli bir nostalji trenine binmiş gibiyim ki anlatamam. Kadim bar sehpasının bir ucuna oturup, 30 yıl öncesinin Bodrum’unu canlandırıyorum gözümde. Yıllar öncesinde edilmiş keyifli, bol kahkahalı, şen sohbetler çalınıyor kulağıma …
Bodrum, Veli’den yükselen hoş sedalarla şenleniyor hala… Şöyle önünden geçip baktığınızda mini minnacık bir mekan gibi geliyor gözünüze… Oysa ‘dev’ gibi bir isim Veli Bar Bodrum’da… Şu Bodrum gecelerinin bir dili olsa da anlatsa… Kimler gelmiş, kimler geçmiş bu sahneden bilseniz keşke!.. Ne derin sohbetlere tanıklık etmiş şu duvarlar… Sabahlara kadar süren muhabbetin, eğlencenin keyfini karalamış nice ünlü isimler Veli’nin duvarına… Gencecik bir tiyatro öğrencisiyken Mehmet Ali Erbil mesela… Çiçeği burnunda heyecanlı gazeteci Uğur Dündar… Sonraki yıllarda birer ‘efsane’ olarak anılacak nice sanatçılar, nice sporcular, nice iş adamları… Veli’de ağartmışlar günü keyfince, olanca güzelliğiyle… Hala pek çoğu yolunu düşürür bu mekana mutlaka… Veli Baba’nın anısı ve güzel sohbeti şerefine bir kadeh kaldırılır Bodrum gecesine… Ve o hiç değişmeyen ezgilere eşlik ederler muzipçe… Hiç bitmeyecek bir Bodrum efsanesine tanıklık etmenin keyfiyle… Şerefe…
İSİM BABASI EROL SİMAVİ
Veli Bar’ın bir isim hikayesi varmış duyduğum kadarıyla… Bir de isim babası… Paylaşır mısın bizimle?
Barın ilk ismi Pina’ymış. Hürriyet’in sahibi Erol Simavi, barın ilk müdavimlerinden biri… Babam o sıralar 30’u yaşlarında. Bir gün Erol Simavi babama “Veli, buranın adı niye Pina? Başka bir isim koyalım” demiş. Hatta “Veli” ismini önermiş. Babam “Olmaz “demiş. Çok naif bir adamdı kendisi. Açtığı mekana kendi adını vermekten imtina etmiş. Erol Simavi O’nu ikna etmek için bir oyun önermiş. “Kapıdan giren ilk 10 kişiye ‘nereye geldiniz’ diye soralım. Ne derlerse o ismi koyalım” demiş. Babam da “Peki” demiş. Tabii Simavi, barın hangi isimle anıldığını gayet iyi biliyor… Bara giren 10 kişiden 9’u “Veli’ye geldik” deyince babam da ikna olmuş. O gün bu gün Veli Bar olarak kalmış adı…
Veli Baba bir müzik adamı mıydı? Senin ve kardeşinin ismi bana bu izlenimi verdi de…
Müzisyen değildi. Ama müzikle iç içe oldu hep. Müziğe sevdası vardı… Bir plak evi açmışlığı var mesela. İstanbul Gültepe’de Ağıt Plak Evi… O günleri anlatırken, “1970’lerin başında İstanbul’da, hele Gültepe gibi bir semtte plak evi açınca çok hızlı batıyorsun oğlum” demişti bana bir gün… Plağa rağbetin pek yüksek olmadığı bir muhitmiş. Bir de DJ’lik yaptığı bir dönem oldu. Bodrum’da Veli’den önce Disco Bravo diye bir diskotek açmıştı. 1970’li yıllar… Arkadaşlarıyla birlikte açmışlar mekanı. Orada DJ’lik yapmış. Ama iş de uzun sürmemiş.
BEN ‘VELİ’… 001 VELİ…
Sonrasında hemen Veli Bar’ı mı açmış?
Hemen değil. İstanbul’a dönmüş. Ama hayatının aşkını yani annemi bulup O’nunla birlikte yeniden Bodrum’a dönmüş. Yeni evli bir çift olarak 1977 yılında bu mekanı açmaya karar vermişler. Bahçeli bir dükkanmış o zamanlar burası. İlk günler çay kahve servisi yapıyorlarmış. Daha sonra bar konseptine geçmeye karar vermişler. Böylece Bodrum’un ilk ruhsatlı barını açmışlar. Ruhsat numarası 001’dir Veli’nin…
Anne ve baba birlikte mi işletiyormuş barı?
Evet. İkisi çok sevimli bir ikiliymiş. Sonra ben olmuşum. Annem hala babama yardım etmeye devam etmiş. İki yaşında bir çocukla… Ben de ortalarda dolanıyormuşum… İlk beş altı yıl hiç personelleri olmamış.
Neden?
Sermaye yok. Servet yok. Eğitim yok… Annem de babam da ilkokul mezunudur. Kendilerini iyi yetiştirmiş iki birey. Tek sermayeleri ‘emek’… Kaldı ki babamın gerçekten çok zor bir hayatı olmuş.
Nasıl bir hayat? Anlatır mısın biraz?
Babam, kendi babasını 6 aylıkken kaybetmiş. Hemen sonra da annesi ölmüş. Uzun süre yetiştirme yurtlarında yaşamış. Çok küçük yaşlarda çalışma hayatına atılmış. İlkokul 1’inci sınıfta devamsızlıktan kalmış. 7 yaşındayken ayakkabı boyacılığı yaparak hayatını kazanmaya çalışmış. Fabrikalarda, matbaalarda çalışmış. Daha çocuk yaştayken… Tabii o yıllar askerliğini daha yapmadığı için az ücret alıyormuş. Asgari ücret bile değil!.. Mahkemeye gidip yaşını büyütmüş ve askere gitmiş. Askerdeyken kendi kendine bir söz vermiş: “Bir daha hiç kimsenin yanında çalışmayacağım” diye… Bunu yaparken de bir diploması, serveti yok! Sadece kendisine güvenerek veriyor bu kararı… Farklı şehirler, çeşitli işler denemiş.En son Bodrum’a gelip aşık olmuş.
İlk açıldığı yıllarda kimler gelirmiş Veli’ye?.. Nasıl bir yermiş?
Veli, o yıllarda Türkiye’ye ışık tutan bir yerdi… Bodrum’un Bodrum olmaya başladığı ilk yıllardan söz ediyoruz. Yavaş yavaş bir tatil mekanı olarak tanınmaya başladığı yıllar… Dolayısıyla başta yazarlar, çizerler, oyuncular olmak üzere Türkiye’de yaşayan herkes her yaz sezonunda soluğu burada alırdı. Bodrum bir trend, bir akım, bir modaydı… Bugün de öyle ama o zamanlar çok daha başka tabii… Entelektüel, deyim yerindeyse kalbur üstü kesim hep Bodrum’da ve tabii ki Bodrum’un tek barı Veli’de olurdu… 70’lerde Türkiye’de kim ünlüyse, Veli’nin müdavimiydi. Zeki Müren, Tanju Okan, Nilüfer, Şener Şen, Uğur Dündar… Bazılarının Veli’ye dair yazılarını çerçeveletip astık duvara… Hoş bir nostalji olsun diye…
Sahne alan olmuş mu o ünlülerden?
Olmaz mı? Veli’nin sahnesi Cem Karaca’ları, Erkin Koray’ları ağırlamış o yıllarda… Hala da öyle. Geçen gün Olgun Şimşek buradaydı. Çıktı sahneye, muhteşem bir parça seslendirdi. Halil Sezai vardı iki üç gece önce. Dostlarımız onlar. Burada sahneye çıkmak mutluluk veriyor onlara. Onları dinlemek de bize keyif veriyor. O zincir hiç kırılmadı ki… Gelenek gibi… Sağolsunlar. Dostluklarımız hep devam ediyor, babamdan bu yana…
Veli’nin tarzı hiç değişmedi bildiğim kadarıyla… Hep canlı müzik, hep Türkçe… Veli Baba’nın kararı mıydı bu?
İlk yıllarda Veli’de Türkçe müzik çalmak yasakmış! Sadece Akdeniz ezgileri, Latin müzikleri, İtalyanca şarkılar falan çalınırmış. Babama “Ne olur bir iki tane de Türkçe parça çalalım” diye yalvarırlarmış. Kemal-Kadir ikilisi anlatıyor bana da… Babam asla kabul etmezmiş.İlk 4-5 seneden sonra hep canlı müzik yapılmış Veli’de. Kırılmış o kural. 25 senedir tamamen Türkçe müzik yapıyoruz burada. Babamın kararı tabii ki… Ve bu konsept hiç değişmedi.
Değişebilir mi?
Hayır. Bugün Veli’de sahne alan tüm grupların müzik tarzı benzerdir. Repertuarları Veli’ye uygundur. Can-Ceyhun 31 senedir burada müzik yapar. Şu an da haftanın 4 günü, Pazartesi, Salı, Perşembe ve Cuma Veli’de sahne almaya devam ediyorlar. Çarşamba günü Onur Mete-Kaan Öztürk bizimle. Cumartesi Pusula, Pazar günü de Bate var… Onur ve Mete hariç tamamı yerel gruplar. Yıllardır birlikteyiz. Aile gibi olduk artık. Değişmemeyi seviyoruz biz.
VELİ HİÇBİR ZAMAN POPÜLER OLMAYA ÇALIŞMADI…
Bodrum’un her yaz ‘popüler’ ve ‘trend’ mekanları olur… O trend topic’lerde Veli çok nadiren yer alır… Magazin dünyasından uzak durduğunuz için mi acaba?
Bodrum’da her zaman popüler bar ve gece kulüpleri olur. Şu an 7-8 tane çok popüler bar var. Ama bundan 10 sene önce başka kulüpler ya da barlar popülerdi. 80’lerde başkaları… Veli hep vardı ama bu süre içinde… Bir dönem bazı mekanlar trend oluyor, sonra bir başkası… İsimlerini hatırlıyoruz çoğunlukla, ama şimdi yoklar… Üç beş sene sonra belki başka isimlerden söz edeceğiz. Ama Veli Bar o zaman da burada olacak. Bizim amacımız hiçbir zaman popüler olmak değildi… En iyi olmak da değildi… Biz Veli’yiz. Burada olduğumuz gibi devam ediyoruz işimize. Sürpriz yok. Veli’ye gelen herkes burada ne bulacağını, nasıl müzik dinleyeceğini bilerek gelir. En iyi içkiyi içeceğini, en iyi servisi alacağını bilir…. Daha önce gelmemiş olsa bile… Çünkü bu şekilde tanınıyoruz. Bu bizim için önemli.
Örneğin gençlerin sevgilisi, beach club’ların yıldızı bir ismi Veli sahnesinde görmek mümkün değil mi?
O ‘event’ oluyor biraz. Bodrum’da herkes o işi yapıyor artık. Bir gecede 20 tane sanatçı çıkıyor farklı mekanlarda. 30’a yakın konser oluyor… Veli Bar bir event mekanı değil. Belki zaman zaman zararını görüyoruzdur bilemem. Ama burası bir canlı müzik barı. Buraya gelen, en az dört saat boyunca, doyurucu bir canlı müzik ziyafeti dinler.
Neden magazin basınında Veli Bar’ı göremiyoruz biz? Bu kadar ünlü girip çıkıyor üstelik…
Fotoğrafçı giremez Veli’ye… Babamdan bu yana kural bu. Belki de fotoğrafçı girmediği için hep popüleriz.
Biliyorum kendinden söz etmek istemiyorsun ama bu kadar kıymetli bir emaneti sırtlayıp götüren adamı da merak ediyor insanlar… Senin Veli Bar maceran ne zaman başladı?
Ben iki yaşındayken buralarda koşturup dururmuşum. Çünkü annem babamla birlikte çalışıyormuş o yıllar… Çocukluğuma dair hatırladığım anılarım var elbette. 5 yaşındayken babamdan meyve suyu isterdim. O da bana “Şu kültablalarını değiştir vereyim” derdi… Bar eğitimim böyle başladı anlayacağınız.
Çok çekirdekten yetişme olmuşsun hakikaten… Peki ya okul?
İlkokulu Bodrum Turgutreis İlkokulu’nda tamamladım. Daha iyi eğitim almam için kış geldiğinde İstanbul’da yaşamaya karar verdi ailem…. Lise Nişantaşı’nda, üniversite de İ.Ü.’de oldu. İktisat bölümünü bitirdim. Veli Bar o yıllarda sadece yazları açıktı. Her yaz okul kapanır kapanmaz soluğu Bodrum’da alırdık tabii… Açılmadan bir gün önce giderdim İstanbul’a… Tatillerim Veli’de geçerdi. Tabii o yaşta ne kadar çalışılabilirse artık… 18-19 yaşlarında hayat daha çok eğlenceydi. Burası gençlerin eğlenebileceği tarzda bir bar değildi aslında. İş adamları, yazarlar, üst düzey insanlar tercih ederdi daha çok. Ben de arkadaşlarımla dışarıda takılırdım çoğunlukla…
Başka bir iş düşünmedin mi hiç? Restoran ya da turizm gibi mesela… Hatta bankacılık? İktisat bitirdiğin için soruyorum…
Ben okula severek girdim. Üniversite sınavında bile sadece İstanbul Üniversitesi iktisat ve işletme bölümlerini yazdım tercihlerime… Sonra üniversitedeyken ekonomik kriz oldu ülkede. Bir gecede 40-50 bin bankacı işsiz kaldı. Okuldayken vazgeçtim o hayalden. İyi ki de olmamış. Ben bu işle ilgilenmemiş olsaydım, Veli Bar belki bugün olmazdı… Sizinle oturup Bodrum’un en eski barı ile ilgili konuşuyor olmazdık… İyi ki de başka bir iş düşünmemişim.
Eğlence sektörüne, gece hayatına ve iş dünyasına dair babandan aldığın ve kulağına küpe yaptığın nasihatler var mı?
Vardır tabii. Şu anda aklıma gelmiyor ama onlarca şey söylemiştir elbette. Mesela işle ilgili söylediği bir sözü hiç unutmam. “Bir barda ya personel olur, ya misafir” derdi… Ortası olmaz! Önce anlamazdım ne demek istediğini, işin başına geçtikten sonra öğrendim. Bu bir disiplin… Birinin sevgilisi, bir personelin asker arkadaşı olmaz mesela… Dostlarına içki ısmarlamak istediğinde, başka bir mekana giderdi babam… Bunu bize de öğretti. Bazen zorlanıyorum.
Seviyor musun bar işletmeciliğini?
Artık seviyorum. İşimi seviyorum. Barcılığı değil, Veli Bar’ı seviyorum. Burası olmasaydı bir bar ya da kulüp açayım demezdim. Ama artık anladığım tek iş bu. Çocukluktan itibaren bu işi yapıyorum çünkü.
Çok zor bir hayat değil mi? Sadece gece çalışmak… Ve hep gece çalışmak…
Zor tabii… İnsanlarla uğraşmak zor bir iş… Ama ben müziği seviyorum. İnsanları seviyorum. Tabii ki yaz boyu her gün yaşadığım için bu bir ‘eğlence’ değil, bir ‘iş’… Sıcak bir yaz akşamında arkadaşlarınla bir yerlerde takılıp rahat rahat içkini yudumlamak, sohbet etmek, saatlerce oturmak istersin elbette. Benim böyle bir şansım yok. Bu yönüyle zor bir iş… Biraz düzensiz bir hayatınız oluyor. 2 yaşında bir kızım var. Onunla mümkün olduğunca çok vakit geçirmek istiyorum örneğin… Bu anlamda zorlayıcı yönleri var.
Kızın bir gün “Baba Veli Bar’ı artık ben işleteceğim” dese ne yaparsın?
Neden olmasın… Bugün kadınlar her sektörde başarılı bir şekilde çalışabiliyor. Kızımın bu işi benden iyi yapacağına inanıyorum. Kardeşim de iyi yapardı ama tercih etmedi. O kendi yoluna gitti.
Ne zaman tamamen devraldın işi?
Babamı 2009’da kaybettikten sonra tümüyle işin başına geçtim. Tabii öncesi de var. Babam öldüğünde 31 yaşımdaydım. Ama yoğun olarak Veli’de çalışmaya 25 yaşımdayken başladım. Her sene ‘bundan sonra oğlum bakacak” derdi, sonra vazgeçerdi. Ama benim bir İstanbul maceram oldu Veli ile… Beyoğlu’nda 1988 yılında babamın açtığı mekanı işlettim bir süre. Üniversiteden sonra babamdan barı kiraladım. Üç arkadaşımla birlikte… İlk gençlik yıllarımız. Çok genç müzikler yaptık. Güzeldi de. Başarılı olduk… Babam hiç geri almadı orayı benden.
Bodrum’daki Veli ile aynı konseptte bir yer miydi?
Hayır, farklıydı. Beyoğlu ve Bodrum müşterisi birbirinden farklıdır zaten. Beyoğlu’nda açılmasının nedeni Vitali Hakko’ydu. O da Veli Bar müdavimiydi. Babama bir gün “Gel bir Veli de İstanbul’a açalım” demiş. Bir süre ikna etmek için çabalamış. Benim eğitimim için İstanbul’a gidince de açmaya karar vermiş. Hatta Vitali Bey, Beyoğlu’ndaki Vakko binasının üst katını önermiş babama. Ama tabii kabul etmemiş.
Neden kapandı İstanbul’daki mekan?
İki sene öncesine kadar açıktı. Beyoğlu’nun en eski barlarından biriydi. Kışın da Bodrum’da yaşama kararı alınca kapattık. Bu iş butik bir iştir. İşinizin başında durmanız gerekir. Durmazsanız, dükkan yok olur kısa süre sonra. Biz Bodrum’da yaşamayı tercih ettik.
Babanla çatışır mıydınız hiç?
İlla ki… Baba ve oğul çatışması olurdu her zaman. Çok ciddi tartışmalar olmazdı tabii… Ben bir saksıyı sağa çekerim, o gelir sola çeker… Öyle şeyler. Zaman zaman tartıştığımızda “Ben başka yerde çalışmaya gidiyorum” deyip kapıdan çıktığım olmuştur. Ama gitmedim hiçbir yere… Gitseydim, belki bugün biraz daha iyi bir patron olabilirdim.
Neden?
Kendimde gördüğüm en büyük eksiklik, başka birinin yanında çalışmamış olmak! Keşke bir sene hayatımın bir döneminde başka bir barda çalışsaydım. İşçi olmayı öğrenseydim.
Bir Bodrumlu’ya “Bodrum senin için ne ifade ediyor?” diye sorulmaz aslında. Ama sen uzun yıllar İstanbul’da da çalışmışsın. Karşılaştırma yapsan… Neresi ağır basıyor?
Bodrum benim büyüdüğüm yer. Çok seviyorum. Türkiye’de yaşanabilecek tek yer bana göre. Şimdi arada bir İstanbul’a gidiyorum. Bir gün bile dayanamyıorum.
Peki bir hayalin, bir hedefin var mı?
Bir marka yaratmayı çok isterdim. Gerek olduğundan değil, sadece denemek isterdim… Bir de mümkün olduğunca çok ülkeye gitmek… Ama öyle bir iki haftalığına turla gitmekten söz etmiyorum. Gittiğimde bir iki ay kalmalıyım, her şeyini tanımalıyım, tüm sokaklarını gezmeliyim o ülkenin. Ne yazık ki öyle bir zamanım yok. Ama hayalim bu… Bir gün ailemle birlikte yaparım belki.
KONSEPTİ BOZMADAN ZAMANA AYAK UYDURUYORUZ
Veli’nin hiç ‘değişmediğinden’ söz ettin. Ama sanki bir şeyler zaman içinde farklılaşmış gibi. O ilk siyah beyaz fotoğraflarda gördüklerimizin üzerine bir şeyler katmış gibisin…
Biz değişmiyor değiliz ki… Kendimizi sürekli yeniliyoruz. Sadece bunu 10 senede bir yapıyoruz. Masamız, sandalyemiz, müziğimiz aynı olabilir ama aynı zamanda teknolojiyi de tam anlamıyla kullanıyoruz…. Örneğin sosyal medyada çok hareketliyiz. Konsepti bozmadan zamana ayak uyduruyoruz biz. Dekorasyonda da değişiklikler yaptık. Üç büyük tadilatımız oldu. Artık üst katımız var mesela. Ve oranın kendi müşterisi oluşmaya başladı.
Tabela hala Veli Baba’nın taktığı tabela ama…
O değişmez… İçindeki ışığı değiştirmeye çalıştık. Metali biraz çürümüş içini açmakta zorlandık. O yüzden üzerine ışık yaptırdım. O tabelaları değiştirmek istemiyorum. Burası var oldukça, onlar da olsun…
Röportaj: Selda Öztürk
YORUMLAR (İLK YORUMU SİZ YAZIN)