Bodrum Manşet Yazarlar

Bi Densiz Yönetim- Can PULAK

Dünyada yönetimlerde de büyük bir irtifa kaybı yaşanıyor. Eskinin o güçlü, o saygın, o iyi yetişmiş ve donanımlı yönetimleri, liderleri pek görülmüyor artık.Demokrasi anlayışındaki erozyon, büyük bir kalite kaybına da..

Bi Densiz Yönetim- Can PULAK
Can PULAK

Dünyada yönetimlerde de büyük bir irtifa kaybı yaşanıyor. Eskinin o güçlü, o saygın, o iyi yetişmiş ve donanımlı yönetimleri, liderleri pek görülmüyor artık.
Demokrasi anlayışındaki erozyon, büyük bir kalite kaybına da sebep oldu. Ayrıca zekasını ve enerjisini toplum yararına değil de, sadece kendi seçim çıkarına harcayan liderlerin sayıları da çoğaldı. Milletin vergilerini ve milli kaynakları aklına estiği gibi kullanan, bunları kendisini destekleyenlere dilediği gibi dağıtan yöneticilere daha sık rastlanıyor artık. Bunun uzak yakın pek çok örneklerini görmeye başladık. Yakındakileri, Ortadoğu’dakileri hepimiz biliyoruz. Ama uzakta da bir Venezuela örneği var ki, yakınımızdakilere taş çıkartıyor. Dünyanın en zengin petrol yataklarına sahip Venezuela, otobüs şoförü Maduro’nun yönetiminde iflasa doğru koşuyor. Halk perişan, sefil ve aç. Milyonlarca Venezuela’lı ülkesini terk ederek, sığınabildiği yerlere kaçıyor.
Allah çaresiz insanların yaşadığı ülkeleri korusun ve yine Allah, hiçbir devleti bu durumlara düşürmesin. Yeri gelmişken, dini siyasete bulaştıran irili ufaklı ülkeleri de görmezden gelemeyiz. Bunların içinde halkının tamamını mutlu etmiş bir ülke yok. İnsanını yaşadığı dünyaya değil de, öbür dünyaya hazırlayan, nüfusunu müspet bilgiler yerine dini bilgilerle yöneten ülkelerde mutluluk, yaşam sevinç duygu ve coşkusu pek fark edilmiyor. Örnek çok da, İran’a bakın, Suudi Arabistan’a bakın, körfez ülkelerine bakın, ne demek istediğimi anlarsınız. Sadece para ve güç değil, insanca yaşamak istiyor toplumlar, özgürce yaşamak, dünyanın nimetlerinden de yararlanmak istiyorlar.
Neyse, yıllarca tartışılacak bir konudan bahsetmek yerine gelin biz, Amerika’nın Ermenilerle ilgili aldığı kararın üzerinde duralım. Son yıllarda, bizim de dış politikamızdaki yanlışlık ve zikzaklar yüzünden Amerika, Türkiye’ye sırtını dönmeye, dirsek çevirmeye başladı. Obama ile başlayan, Trump’la devam eden ve şimdi de Biden’le hızlanan bu politika, ilişkileri tehlikeli bir noktaya sürükleyecek gibi görünüyor. Biden öteden beri bilinen azılı bir Türk düşmanı olup, Ermeni-Yahudi-Yunan Lobisinin değişmez sözcüsü. Hep onların parasal destekleriyle sürekli seçim kazanıyor. Günümüze kadar gelen iki ülkenin anlaşmazlıklarını aleyhimize çözmeye kesin kararlı olduğu için, işe F-35 uçakları ve Ermeni soykırımı tasarısıyla başladı. Önce parasını ödediğimiz halde uçaklarımızı vermedi, sonra bizi F-35 ortaklığından çıkardı, son olarak da Ermeni Soykırımını kabul etti. Daha bunlar bir şey değil.. Arkadan Halk Bankası ve Reza Zarrap meselesi gelecek. Kıbrıs’tan askerimizi çekmemizi isteyecek. Doğalgaz aramalarımızı önleyecek. Ekonomik ambargoyu bile düşünebilir.
Nasıl olsa artık Türkiye’ye ihtiyacı yok. İncirlik de artık ABD için önemli değil. Çevremize bir sürü yeni üs kurdu. Kürdistan’ı tüm gücüyle destekliyor, Yunan sınırımıza bile güçlü bir üs koydu. Bununla bize sadece gözdağı vermekle kalmıyor, kadim dostu Yunanlılara da göz kırpıyor. Anlayacağınız Biden’in densiz yönetimi, başımıza türlü-çeşitli belaları sarmak için ne mümkünse yapıyor. Bakın şu Ermeni soykırım kararına…Biden’den önceki tüm ABD başkan ve yönetimleri, böyle bir kararın çıkmasına izin vermediler. Vermediler çünkü, soykırım konusunda konuşmaması gereken bir sicile sahip olduklarının bilincindeydiler. Ama günümüzün irtifa kaybeden bi densiz Amerikan yönetimi, yeni başkanının Ermenilere olan maddi ve manevi borcunu bir çırpıda ödeyiverdi.
O Amerika ki, soykırım olimpiyatları yapılsa açık ara şampiyon olurdu. Türkiye nüfusuna yakın kızılderiliyi kim katletti? 35 milyon köleyi Afrika’dan Amerika’ya kim taşıdı? Hiroşima ve Nagazaki’ye atom bombası atarak 350 bin kişiyi kim öldürdü?

Dresten Bombardımanında 200 bin kişi, Kore savaşında 4 milyon kişi, Guatemala işgalinde 200 bin sivil, CIA destekli Kongo iç savaşında 3 milyon kişi, Vietnam’da 3 milyon kişi eceliyle mi öldü? Sivil halka zehirli portokal gazını itfaiye mi sıktı? Hangi birini sayayım, Kamboçya ve Laos katliamında 1 milyon kişi, Endonezya katliamında 750 bin kişi, Şili’de-El Salvador’da, Nikaragua’da ölen on binlere kim sebep oldu? Grenada işgalinde 300 bin, Afganistan işgalinde 150 bin, Irak işgalinde 1 milyondan fazla ölünün sorumlusu kimdir? Arap baharında bile 100 binden fazla ölü vardı. Böylesine kabarık bir soykırım faturasının sahibi Amerika, hangi yüzle bizi ermeni soykırımı ile suçluyor?
Şimdi biz Türkiye olarak, bu faturayı TBMM kararıyla dünyaya ilan mı edelim? Evet biliyoruz, sizinle bir sürü ittifak anlaşmamız vardı. Güya biz güçlü bir müttefik ve dosttuk. Topraklarımızın 32 noktasında sizin atom başlıklı füzelerinizin varolduğu söyleniyor. Ne yapalım şimdi, bunları ve İncirlik üssünü alıp topraklarımızdan çıkın-gidin mi diyelim? Füze isteriz vermezsiniz, uçak isteriz vermezsiniz, sonra biz füzeleri Rusya’dan almak zorunda kalınca kıyameti koparırsınız.. Aynısı Yunanistan’ın elinde var, onlar da Nato üyesi, onlara laf yok, bize tehdit ve saldırı çok. Böyle bir çifte standarda sessiz mi kalacağız, göz mü yumacağız sanki? Ne kadar düşmanımız varsa, hepsini silah ve teçhizatla donattınız. PKK’ya bir devlete bile hibe edilmeyecek araç, gereç, füze ve askeri malzeme yardımı yaptınız. Üstelik bunların hepsini gizli filan değil, gözümüzün önünde gerçekleştirdiniz. Olacak işler mi bunlar?
Ortadoğu projesinin eş başkanlığını aldığımızdan buyana, başımız beladan kurtulmadı. Amerika bize bir dost gibi değil, keskin bir düşman gibi davrandı hep. Biz hala Türk-Amerikan dostluğundan dem vuracaksak, başımıza gelenlere ve gelecek olanlara bakalım, öyle sürdürelim münasebet ve müzakereleri. Öyle kapı arkalarında gizli kapaklı filan değil, tüm milletin bilgisi ve TBMM’nin karar ve onayı ile yürüyelim geleceğe.
Bizi yönetenler, milli onurumuzu dikkate almak ve Amerika ile ilişkilerde korkak, ürkek politikalar yerine, en az rahmetli Ecevit’in Kıbrıs çıkarmasındaki cesaretini taşımak ve tekrarlamak zorunda olduklarını unutmasınlar. ABD ile münasebetlerin yeniden gözden geçirilmesinde mutlak fayda var. Bunu yaparken, günümüzün tecrübesiz diplomat kadrolarından çok, geçmişin deneyimli, donanımlı, bilgili diplomatlarından destek almamız gerektiğini unutmayalım.
Aslında şimdi (Eyyy Amerika) demenin sırası ama

YORUMLAR (İLK YORUMU SİZ YAZIN)

ÜYE GİRİŞİ

KAYIT OL