Yazarlar

Simit Bile Dört Lira, Neyi Bekleyeceğiz ki?!

Man Adası rezaletinin üzerinden 5 yıl geçti. Ülkesinin kaynaklarının çalınmasına duyarlı vatandaşlar tarafından tepki çekti o dönemde, iktidar yalanladı, yandaşlar dalga geçti. Sayın Kemal Kılıçdaroğlu yumuşak üslubuyla inatla konunun üzerine..

Simit Bile Dört Lira, Neyi Bekleyeceğiz ki?!
Çiğdem Erko Torba barınağı
Çiğdem Erko

Man Adası rezaletinin üzerinden 5 yıl geçti. Ülkesinin kaynaklarının çalınmasına duyarlı vatandaşlar tarafından tepki çekti o dönemde, iktidar yalanladı, yandaşlar dalga geçti.

Sayın Kemal Kılıçdaroğlu yumuşak üslubuyla inatla konunun üzerine gitti, orijinal belgeler sundu ama bunları dikkate alacak cesur bir savcı çıkamadığından sessiz kalındı, bir de karşı tarafça suç duyurusunda bulunuldu, dava edildi Sayın Kılıçdaroğlu…

Cesur (!) savcılar davayı üstlendi. 5 yıl sonra kimin haklı olduğunu hep birlikte gördük, günlerdir medyada haber yapılıyor, ilgili-ilgisiz görüşler alınıyor…

Az önce duydum, Rize’de çay üreticilerine TAHAP (Türkiye Tarım Hayvancılık ve Arıcılık Federasyonu) gübre satmış, çuvalların içindeki madde mermer tozu çıkmış! TAHAP Başkan yardımcısı özür dilemiş, memleketimden bir diğer manzara, nasıl ama?

Yüzlerce olumsuzluk içinden iki haber bu çekip aldığım… Kandırmanın milli bir ortak siyaset olduğu, para kazanmak için her türlü namussuzluğun normalleştirildiği, utanılası, nefret edilesi bir zamandan geçiyoruz.
68 kuşağı ve ardından gelen, benim de dahil olduğum 78 kuşağı artık yorgun, tüm ideolojilerin çöktüğünü an be an görüp, dahil olup, mücadele ederek geldikleri yaşamda, küresel kapitalizme teslim olan dünyayı kabullenmekte zorlandılar, zorlandık.

Malum güçlerce dizayn edilen ve askeri operasyonlarla yeniden inşa edilen demokratik / laik (!) düzen, bastırılan, adeta yok edilen işçi sınıfı ve sol hareket, bir silindir etkisiyle ezildi hepimizin gözü önünde.
Ve bizlerin devamı olarak dünyaya gelen, apolitize olarak nitelenen sonraki kuşaklar, ebeveynlerinin travmalarının etkileri ile büyüdüler. İdeoloji ile tanışamadıkları ama teknolojik gelişimden yararlandıkları için daha bireysel davrandılar, davranıyorlar. Örgütlü olmanın ne anlama geldiğini sözlükten öğrendikleri için gerçek anlamını bilemediler, uygulayamadılar. Zaten küresel devlet despotizminin yarattığı ekonomik krizler, bu kuşakların eğitim yaşamını sekteye uğrattı.

İşsizlik ve her yaşın getirdiği yaşanması gereken olağan hayat standardından uzak geçen bu süreçte farklı evrildiler, farklı mecralarda geliştiler.

Siyasetteki ve kamudaki olumsuzluklar nedeniyle ve örgütlü yapılanmayı da bilemediklerinden kopukluklar oldu eski kuşaklarla. Ki onlardan asla umutsuz değilim…
Ne onları suçlayabiliriz ne de kendimizi… Ama önden gelen ve tecrübesi olan bizlerin bu kopuklukta pek çok hatası da oldu diye düşünüyorum.

Man Adası ve gübre yerine mermer tozu satışı kandırmacasından bu noktaya nasıl geldiğimi düşünenler varsa şunu söyleyebilirim; yaşananlara tepkisiz kalanların çoğunlukta olduğu bir ulus olduk. Tüm bu yaşadığımız travmatik süreçte, sosyal medya içimizdeki patlamaları haykırabildiğimiz, olmadığımız ama olmak istediğimiz figürler gibi davrandığımız, verdiği zararla, sağladığı yararı yok eden bir alan olarak yer aldı yaşamımızda.

Saygı sınırlarını da aşan, dayanaksız, komik, absürt paylaşımların en çok rağbet bulduğu, hırsızlıkların, siyasi rezaletlerin, çevre talanlarının, kadın-çocuk taciz ve şiddetinin belli gruplar dışında dikkate alınmadığı ve sürekli gündemde tutulmadığının günümüz gerçeği olduğu çok net.

Meydanlarda bir protesto varsa, günler öncesinden yapılan duyurulara rağmen bir avuç tabir edilecek kadar az ve hep aynı yüzlere rastlarsınız.
600.000 nüfuslu Bodrum’da , üstelik iki yılı aşkın bir süredir var olan ve onun yarattığı ekonomik krize rağmen, tüm şık ‘restaurant’lar lebalep dolu. Afiyet olsun, işletmelere de bol kazanç getirsin… Ama zeytinlikler yok edilirken, santraller içme sularımızı zehirleyip yaşayanları kanser ederken, denizlerimiz hunharca kirletilirken, çocuklarımızın okulları kapatılıp, imam hatip okullarına gitmeleri zorunlu kılınmaya çalışılırken, tarikat yurtlarında çocuklarımız yaşadıkları travmalara dayanamayıp intihar ederken, inşaat sektörünün mevcut iktidar tarafından öncelikli kılınıp, sonsuz özgürlükler verip, şikayetlerde yeterli cezai yaptırım uygulamadığını sağır sultan bile duymuşken hala yerel yönetime çemkirenler çoğunluktayken, 45- 50 TL etiketli biber fiyatının, yıllardır sistematik bir biçimde yok edilen tarım alanlarının ve büyük şehre göçe zorlanan tarım işçisinin mağduriyetine sessiz kalırken, neyi bekledik?

Çok önemli bir yargı kararı çıkmış, bunu bile gündemde tutmayı beceremeyen veya ilgilenmeyen, “Godot’yu bekleyen” tiyatro oyuncuları gibiyiz. Sistemi değiştirme tavsiyeleri, siyasi partilerin beceriksizlikleri, yönetme şekilleri konusunda fetvalar veriyoruz yeri geldikçe… Ama iş olumlamaya, destek sağlamaya, motive etmeye gelince ortada yokuz, çıt yok! Ne örgütlerden, ne sivil toplumdan…
Yani eleştirmeye bayılıyoruz, hata, yetersizlik, beceriksizlik görünce şahin gibiyiz, ama başarıları görmezden geliyoruz.
Her gün gelen akaryakıt zammına küfredip, her gün keyfi biçimde trafikte dolaşmaya, giderek artan trafik karmaşasının figüranları olmaya devam ediyoruz.
Toplumun büyük bir kısmını ilgilendiren bu konuda örgütlü bir protesto koyamadık, ‘hem ağlarım hem giderim’ misali, bunu da sindirdik, normalleştirdik.
Kapımızda bir seçim var, evet ekonomik iyileşme en öncelikli konusu Türkiye’nin. Ancak yargının yetersiz kaldığı ve taraf olduğu, yasaların hatta bazen Anayasa’nın uygulanmadığı bir düzende ekonomik iyileşme de sağlanamaz.
Tüm dikkat ve enerjimizi bu anlamda odaklamalı, etrafımızdaki kararsız seçmene bu çerçevede dokunmalı, seçime dair konuşmalı, iletişim kurmalıyız diye düşünüyorum ve hatta bunun eğitimini almış bir kişi olarak naçizane öneriyorum.
Başarıları görmezden gelmeyelim, birbirimizi motive edelim ve iyileştirilmiş, güncellenmiş parlamenter sisteme dönüş ortak noktasında buluşan vatandaşlar olarak elimizden ne geliyorsa o konuda katkı koyalım.
Aynı gemideyiz, aynı limana varacağız, durum çok ciddi, tepkimizi her fırsatta vermezsek yarın şikayet edecek bir sosyal medya sayfamız bile kalmayabilir.
Sevgiyle.

YORUMLAR (İLK YORUMU SİZ YAZIN)

ÜYE GİRİŞİ

KAYIT OL