Yazarlar

Mandıra Yoğurdu

Sabahın alaca karanlığıyla beraber patırdadı, ortalığı birbirine kattı dokuzluk Pancar, yanık mazot kokulu kara dumanları salarak. Kalenin cüsseli gölgesinde bir nokta gibi görünen kayık ülevlenerek çıktı, açıldı yeşil – kırmızı..

Mandıra Yoğurdu
Uğur Aybatan mandıra yoğurdu
Uğur Aybatan

Sabahın alaca karanlığıyla beraber patırdadı, ortalığı birbirine kattı dokuzluk Pancar, yanık mazot kokulu kara dumanları salarak.

Kalenin cüsseli gölgesinde bir nokta gibi görünen kayık ülevlenerek çıktı, açıldı yeşil – kırmızı fenerlerin arasından Gökova‘ ya doğru, deniz tahta…

Bir süre sonra İstanköy’e döndü pruva, Haremtan koyunu geçti, Kara adayı iskelesine, Gümbet yalısını sancağına aldı kayık.

Kuşluk vakti geldi – vardı ada boğazında funda demir, dokuzluk Pancar stop.

Sessizliğin özgürlüğünde iyotlu havayı içine çekti kel oğlan. Mola verdi beş dakika kıç bangaçoya oturup. Saldı misinayı billura, melanuryalar uyanık – kurnaz. Kaptığı gibi gidiyorlar oltanın ucundaki ekmek hamurunu, kova boş.

Yapılacak iş dolu, mallar yiigi bekliyor sarnıcın dibinde, denize doğru kulaklarını dikip – yalaklarına da su aktarılacak sarnıçtan. Bi hışımla davrandı kel oğlan, piyadenin burnu abandı çalıllı pilaja. Demir halatı kıç babada, baş üstünden sıkı bi halat karşıdaki sakızdırık köküne…

Katık heybesini sırtlandı, Ada boğazından yukarı doğru vurdu kel oğlan. Teke gibi sekiyordu sivri uçlu kireç taşlarının üzerinde. Günün tepeye dikilmesiyle beraber vardı çifte göllerin başına. Kucağında bir tutam tilkişen – acı ot.

Acıkmıştı, açtı üç katlı sefer tasını, bir de ne görsün!.. Kapların üçü de ağzına kadar dolu yoğurt. Sabahın köründe anası oğlanlarına yemek hazırlarken karıştırmış olacaktı her halde. “Bul karayı, al parayı” derken yoğurda yoğurt, bulgura makarna – karıştı ortalık…

Neyse artık, üç kap yoğurt kabını koydu ekmek bezinin üstüne kel oğlan, bir güzel oturdu bağdaş kurup muhteşem göl manzarasına doğru.

Çanağın birine makarna niyetine, ötekine bulgur niyetine, daha ötekine de yoğurt niyetine çalıyordu boyuna tahda kaşığı.

Oh, aman Allahım! O kadar çok yoğurt, ye ye bitmez – kuyu gibi taslar. Karnı şişti çocukcağızın davul gibi. Şöyle durdu – düşündü biraz kel oğlan. “Ben şimdi bu kadar yoğurdu eve geri götürürsem, anam bunların hepsini giydirir kafamdan aşağıya. İyisi mi kalan yoğurdun hepsini dökeyim, kurtulayım.” Dedi ve tabakların üçünü birden devirdi göle.

Sütlü kahve rengi gölün yüzü kireç gibi bembeyaz oldu bir anda. Birden telaşlandı kel oğlan. “Eyvah! !!! Ya şimdi Green Peaceciler gelirse, gölün suyunu kirlettiğim için bana kızarlarsa ne yaparım – ne ederim!?…” derken bir şimşek çakıverdi yarım akıllı oğlanın kafasının üstünde şak! diye. “Şak diye şak şak!”

Başladı gölü tahta kaşıkla karıştırmaya…

Bi çıldırtı oldu ormanın içindeki süse yolunda, döndü geri doğru baktı kel oğlan, bir de ne görsün!?…

Uzun oğlan almış eline kocaman bir hayıt çalısı – kırbaç gibi, koşar adım yaklaşıyor ona doğru. “Hah!” dedi kel oğlan. “Şimdi gübreyi yedik!”

“Napdurun le kel oğlan, ne bu gölün yüzü böyle apbecik???” Diye sordu uzun oğlan, dökülmüş kaşlarını oğlanın tırsak yüzüne doğru çatarak.

“Ee şeyyy uzun oğlan, göle maya çalmıştım da onu karışdırıyordum. Sen naptın hayırdır, hangi rüzgar attı seni buralara, külliye – mülliye – keşif…???” Diye soru yağmuruna tuttu uzun oolanı, kel oğlan bir yandan da gölü karıştırarak.

İşine geleni anlamış, gelmeyeni de sallamış olacak ki bir kahkaha koyuverdi uzun oğlan. Öyle çok komiğine gitmiştiki aldığı cevap, göbeği titremeye başladı katılarak gülmekten.

“Allah iyiliğini versin kel oğlan, hiç akıl yok mu sende? Göle maya çalınır mı – göl yoğurt tutar mı hiç?… Hah hah hah haaaaaayy…” diye cevapladı bilgiç bilgiç, her şeyi de pek bilir ne de olsa…

Kızmaya başladı kel oğlan ama renk vermedi. Sonra bi solukta,”ya tutarsa uzun oğlan, ya tutarsa!” Diyiverdi başı boş tümcelerle… Göl bulamaç oldu karışmaktan.

Nasıl yoğurtmuş bu yaahu, ne yoğurduuuuu?” Diye sordu uzun oğlan alaylı alaylı. Sinirinden kıpkırmızı çıntar gibi oldu vallahi, hiç altında kalır mı bu lâfın kel oğlan.

“Ne yoğurdu olacak uzun oğlan, Mandıra Yoordu!!!” diye yapıştırıverdi cevabı sonunda.

“Ula kel oolan! Ha pu gadar yoordu kim yiyecak daaa???” Demez mi uzun oğlan…

Son noktayı koydu kel oğlan, “Sen vaakene bize sıra düşee mi bire uzun oolan…”

Efendim, bolca yoğurt yiyiniz. Yoğurt, probiotiktir, yoğurt güzelleştirir.

Sağlık dolu yarınlarınız olsun…

YORUMLAR (İLK YORUMU SİZ YAZIN)

ÜYE GİRİŞİ

KAYIT OL